Paylaş
Günümüzde pek çok kişi ilişki problemi yaşıyor. Boşanma oranları her geçen gün artıyor. Pek çoğumuzun hayatında aldatılma ve terk edilme hikayeleri var. Hal böyle olunca bugünkü yazım ‘Bağlanma’ üzerine…
Eğer bugüne kadar az biraz kişisel gelişim kitaplarına göz attıysanız yetişkin hayatında karşılaştığınız pek çok problemin nedeninin çocukluk yaşamında yattığını keşfetmişsinizdir. Eğer romantik ilişkilerinizde tekrar tekrar aynı problemlerle karşılaşıyor ve nedenini bir türlü çözemiyorsanız bunu anlamak için atılacak ilk adım çocukluğunuzda size bakım verenlerle kurduğunuz ilişkilere bakmaktır.
İlişki dediğimizde akla gelen ilk isim bağlanma kuramının babası Bowlby’dir. Bowlby, bağlanmayı çocukla bakım veren kişi arasında güven, ilgi ve haz akışı sağlayan duygusal bir bağ olarak tanımlamıştır. Bowlby, insanların içgüdüsel olarak bağlanma ihtiyacıyla doğduklarını, bunun biyolojik bir durum olduğunu savunmuştur.
1- Yakınlığı koruma: Bağlandığımız kişilere yakın olmak isteriz. Çocuklar parkta oyun oynarken bile bir süre sonra bakım veren kişiye (annelerine) geri dönmek isterler.
2- Güven alanı (Sığınak): Korktuğumuzda ya da tehdit edici bir şeyle karşılaştığımızda güvenlik ihtiyacımız için annemize geri döneriz.
3- Güvenlik üssü: Bağlandığımız kişi çevreyi keşfetmek için güvenlik üssümüzdür.
4- Ayrılma korkusu: Bağlandığımız kişinin yokluğunda duyulan kaygıdır. Çocuklar annelerinden ayrıldıklarında kaygı duyarlar.
Bağlanma içgüdüseldir, bir çocuk hayatta kalmak için onu bakıp büyüten her kimse ona bağlanır. Duygusal ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmaması ve kendini güvende hissedip hissetmemesine göre çocukla bakım veren kişi arasında 4 farklı bağlanma tarzı gelişir:
Güvenli bağlanma gerçekleşmesi için ebeveynin çocuğun duygusal ihtiyaçlarıyla uyumlu ve karşılayan olması gerekir. Güvenli bağlanma oluştuğunda çocuk ebeveyninden ayrılabilir. Korktuğunda ebeveyninden yardım ister. Ebeveynine kavuştuğunda olumlu duygular gösterir. Ebeveynini yabancılara tercih eder.
Güvenli bağlanan kişiler yetişkin hayatlarında güven duydukları anlamlı ve uzun ilişkiler yaşarlar. Empati kurmayı ve kendilerini korumak için sınırlar koymayı bilirler. Öz güvenleri yüksektir. Yakın oldukları kişilerle duygularını paylaşmakta rahattırlar. Sosyalleşmeye açıktırlar.
Bu bağlanma, ebeveyn tutarsız ya da müdahaleci olduğunda oluşur. Ebeveyn bir gün aşırı sevgi gösterirken öbür gün evi terk etmekle tehdit edebilir, yargılayıcı ve reddedici olabilir.
Kararsız bağlanma oluşturan çocuklar yabancılara güvenmez. Ebeveyn gittiğinde yoğun kaygı duyarlar. Geri döndüğünde de kolay rahatlayamazlar.
Bu kişiler, yetişkin hayatlarında insanlara yakın olmak ister ama bir süre sonra bu yakınlık fazla gelip kaçınırlar. Sürekli bir huzursuzluk ve ayakları yere sağlam basmıyor hissi taşırlar. Partnerleri tarafından sevilmeme kaygısı yaşarlar. İlişki bittiğinde perişan olurlar.
Kaygılı, güvensiz, suçlayıcı, kontrolcüdürler. Tahmin edilemez tavırlarından dolayı çekici algılanırlar.
Bu bağlanma, ebeveyn reddedici ya da çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için ortada olmadığında gelişir. Çocuğun yakın olma denemeleri her seferinde hayal kırıklığıyla sonlanır ve bir süre sonra çocuk acı çekmemek için kendini korumaya alır.
Bu çocuklar ebeveyninden kaçınabilir. Ebeveynleriyle fazla iletişime geçmez. Ebeveynlerini yabancılara tercih etmez.
Bu kişiler, yetişkin hayatlarında yakın olma problemi yaşayabilirler. Sosyal ve romantik ilişkilerinde fazla emek harcamazlar. Düşünce ve duygularını yabancılarla paylaşma konusunda isteksizdirler.
Duygusal bağ kurmaktan kaçınırlar. Mesafeli, soğuk, eleştirel ve tahammülsüzdürler.
Bu bağlanma aralarında en sağlıksız olanıdır. Ebeveyninde şizofreni, borderline gibi bir kişilik bozukluğu olduğunda, alkol, uyuşturucu gibi bir bağımlılığı olduğunda ya da ebeveyni tarafından taciz edildiğinde gelişebilir.
Çocuğun kafası karışıktır ve dünyayı güvenilmez bir yer olarak görür. Ebeveyni onun duygusal ihtiyaçlarını yok saymış ya da görmemiştir. Ebeveyn figürü, onun için korkutucu ve küfreden biridir. Kendini güvende hissetmek için ne yapacağını bilemez.
Bu kişiler, yetişkin hayatlarında başkaları hakkında çarpık bir bakış açısına sahip olurlar. Sosyal hayatlarında problem yaşar ve duygularını yeniden düzenleme konusunda mücadele verirler.
Kaotik, duyarsız, agresif ve küfürbazdırlar. Her ne kadar güvenmeye ihtiyaç duyduklarını söyleseler de kendileri güvenilmezdir.
Eğer ilişkilerinizde tekrar tekrar benzer problemlerle karşılaşıyor ve her seferinde hayal kırıklığıyla sonlanıyorsanız bilin ki bu oyundan çıkmak için çocukluğunuzda oluşturduğunuz bağlanma stilinizi keşfetmelisiniz.
Karşılanmayan her duygusal ihtiyaç bir travmadır ve bu travmayla nasıl başa çıktığımız hayatımızı ve ilişkilerimizi belirler. Geçmişi geri döndürme ve yeniden yaşama şansımız yok ama bugünkü hayatımızda duygularımızı ifade etme ve onları sağlıklı bir şekilde doyurmaya hakkımız var.
Paylaş