Paylaş
Su, o akşam can dostları Gül ve Sevgi ile bir araya gelmişti. Üç eski arkadaş bir araya geldiğinde muhabbet tabi ki belliydi, erkekleri çekiştirmek! Aralarındaki en sakin hayat Su’nunkiydi. Su, kocası Deniz’le tutkulu ilk zamanlarını özlüyordu. Bazen rutin hayatından sıkıldığı oluyordu. Deniz’in ona yeterince zaman ayırmamasından dolayı da şikayetçiydi. Ama ne olursa olsun onu çok seviyordu, ona güvenebileceğini, omzuna yaslanabileceğini biliyordu. Adam gibi adamdı...
Gül ise eşinden yeni boşanmıştı. Kocasının kaçamaklarına daha fazla dayanamamış, en son yakaladığı evli ve iki çocuklu sevgilisi üzerine çok kötü bir şekilde boşanmıştı. Kocasından hınç almak için yüklü bir tazminat da koparınca işler iyice gerilmişti. Boşandıktan sonra kilo vermiş güzelleşmişti. Ama gururu incinmişti, sevmeye ve sevilmeye ihtiyaç duyuyordu…
Sevgi de 37 yaşında kariyerli bekar bir kadındı. Aslında çok beğenilen güzel bir kadındı, farklı ilişkiler deniyor ama bir türlü aradığını bulamıyordu. Onun amacı evlenmiş olmak için evlenmek hiçbir zaman olmamıştı. O, ruhunun eşiyle olmak istiyordu. Onu bulana kadar da beklemeyi tercih etmişti. Onun başına gelen son bombayı dinlemek için buluşmuştu eski dostlar o gece…
Sevgi, ilişkilerden sıkıldığı, kendini anlatmaktan yorulduğu bir dönemdeydi. Bir gün, ortak arkadaşlar ve sosyal medya aracılığıyla onu tanımak istediğini söyleyen birinden bir mesaj almıştı. Farklı bir şehirde ve çocuğu olmasından dolayı isteksiz olsa da rastlantı ve tesadüflere inandığından tanımaya bir şans vermişti bu adamı. Aynı burçlar, hayattan alınan ortak zevkler, oynanan oyunların heyecanı ve büyüsünde sadece yazışmalardan oluşan bir paylaşım başlamıştı aralarında. Adam cool bir tip olsa da Sevgi’yi çok beğendiği onu idealize ettiği, onunla hayaller kurduğu açıktı. Sevgi’ye karşı heyecanlı ve meraklıydı. Sevgi ise hem keyif alıyor adamı tanımak istiyor hem de sabırsız olduğundan iniş çıkışlar yaşıyordu çünkü 37 yaşındaydı ve ihtiyaç duyduğu yanı başında elini sıcacık tutan, omzuna yaslanabildiği, sıkıca sarılabildiği bir aşktı. Sevgi, bu ihtiyacını doyurmak isterken karşısındaki kişi yaşadığı anın tadını çıkartmasını istiyordu. Oynadıkları oyunlardan keyif alıyordu. İlk adımı atan olsa da, karşısındaki kişi egosu yüksek, hayatı sorgulayan, mükemmeliyetçi biriydi. Hatta Sevgi, kendisinin de sorgulandığını hissediyor bundan rahatsızlık duyuyordu. Adam, ideallerin peşindeydi. Kendi doğruları vardı. İkisi de ketum olmalarına rağmen yazışmaları samimi ve gerçekti. Duyguların paylaşıldığı özel anlardan ibaretti...
Hikaye buraya kadar büyülüydü. Sonunda bir gün adam sürpriz yapıp Sevgi’yi görmeye İstanbul’a gelmiş büyü de o anda bozulmuştu. Sevgi ilk başta kasmış sonra rahatlamıştı. Ama adam hep kasmıştı. Sevgiyi pohpohlayan, tepelere çıkartan o istekli ve heyecanlı adam gitmiş yerine sanki başka biri gelmişti. Adam fiziken ordaydı ama ruhen değildi sanki. Ne olduğunu anlayamadığı, içini huzursuz yapan garip bir hafta sonu geçirdikten sonra adam dönmüştü. Sevgi ise kendini kötü hissetmişti. Tüm iyi niyetiyle hatayı kendinde aramıştı. Sevgi’nin ne olduğunu anlamaya ısrarı üzerine adamdan ‘Sen iyisin hoşsun ama benim ruh eşim değilsin, hayal ettiğim gibi çıkmadın’ şeklinde bir email almıştı. Daha düne kadar peşinden koşan, ayılıp bayılan adam sebepsiz, pat diye bırakıvermişti Sevgi’yi… Vazgeçmişti birlikte bir hikaye yazmaktan…
Bunu duyan Su ve Gül şoktaydı. Günümüz erkeklerinin ne kadar arıza olduklarından, ne istediklerini bilmediklerinden, dengesiz olduklarından şikayet edip daha da sinirleniyorlardı.
İkisi de adama verdi veriştirdi, sert bir mail atıp adama ağzına geleni söylemesini tavsiye ettiler.
Sevgi ise bunu yapmamıştı. Karmaşık duygular yaşamıştı. Evet, hayal kırıklığı yaşamış ve üzülmüştü. Hayaller, ruh eşi, idealler peşindeki bu adamı anlamaya çalışmıştı. Kim bilir belki de bu ilişki yaşanmaması gerekiyordu, o yüzden de başlamadan bitmişti. Bakıldığında kimdi ki bu adam, daha düne kadar tanımadığı birine gereğinden fazla anlam ve değer yüklemeye gerek yoktu. Adamın tavrından çok aynayı kendine tutmuş, yıllardır peşinden koştuğu ‘ruh eşi’ kavramı üzerinde düşünmüştü. Ruh eşi gerçekten neydi, nasıl hissedilirdi, ilk anda görür görmez anlaşılır mıydı? Bunları sorgulatmıştı bu olay kendisine…
Yaşanmadan biten bu macerayı paylaştıktan sonra Su, Gül ve Sevgi ‘Erkekler gelip geçici, kalıcı olan eski dostluklar’ diyerek kadehlerini tokuşturdular, başka muhabbetlere daldılar. Üçü de biliyordu ki günümüz yaşantısında buna benzer binlerce yarım kalan tuhaf hikaye vardı, bu ne ilk ne de sondu… Yaşam dediğimiz yolculuk tesadüfler ve sürprizlerle doluydu belki bugün Sevgi’yi yarın Gül’ü başka bir gün de başkalarını bulacaktı…
Paylaş