Yemek yerken lokmalarınızı kaç kez çiğniyorsunuz?

Yemek yerken lokmalarınızı kaç kez çiğniyorsunuz? Lokmaları kaç kez çiğnemek gerekir? Gaz, şişkinlik, hazımsızlık gibi problemler yaşamamak için yemek yerken nelere dikkat etmek gerekir?

Haberin Devamı

OBUR İNSANLAR BESİNLERİ ÇİĞNEMEZ

İnsanoğlu etobur mu, otobur mu? Bu soru farklı görüşler tarafından sürekli olarak tartışıladursun, obur olduğumuz kesin! Sindirim; sanılanın aksine midede değil, ağızda başlar. Karbonhidratların sindirimi, tükürükte bulunan alfa amilaz (pityalin) enzimi ile birlikte mideden evvel besin henüz ağızda iken başlamaktadır. Bu nedenle besinleri çok iyi bir şekilde çiğnemek gerekir. Böylelikle mekanik parçalanma da gerçekleşir. Örnek olarak: Avucunuza bir taş alıp 10 metre öteye fırlatın; o taşı görebilirsiniz. Aynı miktarda kum alıp aynı hızla fırlatın; hiçbir kum tanesini göremezsiniz. Buradan hareketle midenizde bir köfte düşünün, bir de aynı miktarda kıyma... Tabii ki kıymayı sindirmeniz ve emilimini gerçekleştirmeniz çok daha kolaydır. Ama obur insanlar besinleri asla iyi çiğnemezler.

Tat alma duyu organı dildir, mide değildir. Dil üzerinde acı için 42 - 80 adet tat reseptörü varken; tatlı için 3 - 4 adet bulunmasına rağmen bu reseptörler öylesine kuvvetlidir ki, duruma göre hayat bile kurtarabilir: Halk arasında “dilaltı tableti” diye bilinen bir ilacın formülünde bulunan izosorbid dinitrat, damar düz kaslarını gevşeterek etki gösterir. Kalp krizi esnasında dilin altına ya da üzerine konularak dildeki tat reseptörleri sayesinde çok kısa bir sürede emilerek kan yoluyla kalbe etki eder ve kasılan kalp kaslarını gevşeterek hayat kurtarır. Halbuki böylesi acil bir durumda o tablet yutulursa; yemek borusu, mide, ince bağırsak, kan ve kalp şeklinde bir yol izleyecek olan etken madde tesir edene kadar kişi ölebilir. Bu nedenle dilde bulunan tat reseptörlerinin etkisi hafife alınmamalıdır.

AYRANI ÇORBAYI BİLE ÇİĞNEYİP AĞZINIZDA DOLAŞTIRIN

Bir kare çikolatanın dil üzerinde bekletilip, tükürük ve vücut ısısıyla eritilerek tüm ağızda o tadın dağılmasını sağlayarak elde edilecek lezzet ile çiğnemeden yutmak arasında dağlarca tat farklılığının olması çok doğaldır. Pipet kullanımı da çiğneme olayını ortadan kaldırmakta ve içilen üründen yeterince lezzet alınmasına engel olmaktadır. Bardağın içerisinden pipet kanalıyla çekilen içecekler çiğneme fonksiyonu olmaksızın dile fazla temas etmeden mideye ulaştırılmaktadır. Duyusal olarak gereği kadar tatmin olmayan kişi 2. bardağı doldurup içtiği takdirde de fazladan enerji alımına sebebiyet vermektedir. Biraz mübalağa olacak ama ayranı, hatta çorbayı bile çiğneyerek (!) içmek, ağızda dolaştırmak daha fazla keyif alınmasını sağlar. Evde 2 dakikada içilen meyve suyu, lüks bir bara gidildiğinde fiyatların şişirilmesi kaynaklı olarak belki 15 dakikada içilir ve çok daha keyif alınır.

TOKLUK MERKEZİ 20 DAKİKADA UYARILIR

Peki, bu keyfin oluşmasında dışarıda bir şeyler içmenin sağladığı sosyallik veya barın atmosferi mi etkilidir, yoksa meyve suyunun tadını alarak yavaş bir şekilde içmek mi? Tüketilen besinlere hak ettiği değeri her zaman vermek gerekir. Tokluk merkezi yaklaşık olarak 20 dakikada uyarılır. Yavaş yenildiği takdirde daha az yemekle doymak mümkün olur. Çiğneme ile birlikte kolesistokinin hormonu salınımı artar, midenin boşalması yavaşlar ve tokluk hissi oluşur. Sonucunda besin alımı ve obezite riski azalır.

Küçük bir test

Bir adet kuru üzümü dilinizin üzerine koyun. Su yardımıyla ilaç gibi yutun. Nasıl bir tat aldınız?

Tekrar bir adet kuru üzüm alın ve dilinizin üzerine koyun. Sakız gibi çiğnemeye başlayın ama hemen yutmayın. Şimdi nasıl bir tat aldınız?

Lütfen hiç üşenmeden test edin ve farkı görün.

Hangi besini tüketirseniz tüketin ağzınızda bırakacağı tat en fazla 3 - 5 dakikadır. Önemli olan çiğneme süresini uzatabilmektir. O yüzden besinlerin tadından çok vücuttaki işlevine önem vermelisiniz. Hızlı yiyenlerin tokluk duygusunu hissetmeleri ancak fizik - mekanik yolla, yani mideleri tıka basa dolduğunda mümkün olur. Bu şekilde tokluk duygusu hissedenler bedenlerinin ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla yemiş olurlar ve yediklerini yağ olarak depolayarak fazla kilolarına yenilerini eklerler. Hazırlanan besinlerin sunum aşamasına gelene kadar ne gibi süreçlerden geçtiğini ve ne kadar sürede servise hazır hale geldiğini düşünün. Bir de tüketilen süreyi analiz edin. Geleneklerimizde “günah” veya “emeğe saygı” diye yorumlanarak yere düşen ekmeği nasıl ki 3 kere öpüp başımıza koymak varsa, sunulan besinlerin de hazırlanma süreçlerindeki emeğe istinaden daha yavaş ve hissedilerek tüketilmesine özen gösterilmelidir. 

10 LOKMA YERİNE 1 LOKMA YİYİN, ANCAK 10 KERE ÇİĞNEYİN

Kişi, yavaş yediği takdirde daha azı ile yetinebilir. Peki, yemek vakti çevrenizdekileri bir gözlemleyin. Büyük bir çoğunluk ortalama 10 dakika içerisinde dünya kadar yemek yer, hatta tatlısını bile bitirir. Tüm bunların sonunda gaz, şişkinlik, hazımsızlık gibi problemler yaşasa da akşam aynı hatayı tekrarlar. Acaba neden? Özellikle yokluk dönemlerinde tek bir sini içerisinden yemek yenilirken yavaş yiyen çocukların aç kalması, yatılı okullardan kalma alışkanlıklar, ağız ve diş problemleri, öğün atlamak, büyük şehirlerde yaşayanların zamanla yarışı vb sebeplerden besinler hiç çiğnenmeden yutulmaktadır. Artık böyle bir probleminizin olmadığını düşünün ve 10 lokma yerine; 1 lokma yiyin, ancak 10 kere çiğneyin.

Yazarın Tüm Yazıları