Paylaş
Bu çayların vücuttaki suyun atılmasını hızlandırıcı etkileri mevcuttur. Dolayısıyla kullanımları ile birlikte vücuttan fazla miktarda su idrarla dışarı atılacak ve bu durum zayıflama şeklinde algılanacaktır. Ancak şişmanlık; vücutta bulunan yağ miktarındaki artışı tanımlamaktadır. Halbuki bu tür çaylar vücuttaki suyu kaybettirmektedir. Su içildiğinde tekrar eski kiloya geri ulaşılmaktadır. Ayrıca zayıflama amaçlı kullanılan bu idrar söktürücü çaylar veya otlar kabızlığa yol açmaktadır.
Yağ hücrelerinin yoğun olduğu yerleri genetik yapı belirler. Dengeli bir diyet ve spor ile sorunlu bölgeleri eritmek / inceltmek mümkündür. Yalnız diyet yaparak, alınan enerji miktarını çok fazla kısıtlayarak kilo verme çabası, bedenin incelmesinden ziyade, yüzün çökmesi ile sonuçlanmaktadır. Sabırlı olmak şart. Ancak sorunlu bölge vücudun yapısından kaynaklanıyor ise hiçbir zaman incecik olamamaktadır.
Sadece sebzelerle beslenmek, yeterince protein almamak vücuttaki kasların kısmen kaybına yol açar. Bu da metabolizma hızının düşmesine yani daha az enerji harcanmasına yol açar. Sonuçta aç kalınmasına rağmen kilo verilemez. Önerilen, farklı besin gruplarından çeşitlilik sağlayarak enerji açısından aşırıya kaçmadan beslenmek ve spor ile diyeti desteklemektir.
Dünya Sağlık Örgütü haftalık ağırlık kaybının 0,5 - 1 kg arasında olması gerektiğini vurgulamaktadır. Eğer ki birey ağır derecede şişman ise veya obeziteye bağlı birtakım komplikasyonlar söz konusu ise; kontrollü olarak haftada 1,5 kg ağırlık kaybını uygun görmektedir. Ayda 6 kg üzerindeki ağırlık kaybı metabolik olarak birtakım sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. 20 senede alınan kilolar 20 günde verilmeye çalışılmamalıdır.
Yumurta kolesterolünün yüksek olması ile dikkati çeker. Öte yandan yumurta düşük oranda doymuş, yüksek oranda doymamış yağ asitleri içerir. Bununla birlikte içermiş olduğu protein örnek protein olarak tanımlanır. Yani anne sütündeki proteine eşdeğerdir. Tamamı vücut proteinlerine dönüşebilmektedir. O nedenle özellikle büyüme ve gelişme çağındaki bireylerde oldukça önemli bir besin öğesidir.
Bunun yanında, sarısında lesitin adında bir madde bulunmaktadır ki, sanılanın aksine kan kolesterolünü o kadar da yükseltmemektedir. Bu nedenlerle sağlıklı bireyler eğer arzu ederse günde 1 adet yumurta yiyebilirler. Eğer ki şeker hastalığı, kolesterol veya tansiyon yüksekliği, karaciğer yağlanması veya safra kesesi problemi olanların ise yumurtayı farklı günlerde olmak koşulu ile haftada en çok 3 adet tüketmeleri önerilmektedir. Tabi pişirme ilkeleri de büyük önem taşımaktadır. Kıymalı, pastırmalı, sucuklu, tereyağlı veya katı margarinli olarak pişirmemek gerekir. Önerilen haşlama, menemen veya çılbır şeklinde (yağsız) pişirilmesidir.
Terleme ile birlikte sadece su kaybedilir. Su içildiğinde kaybedilen su tekrar geri alınır. Ağırlıkta bir değişiklik olmaz. Zaten şişmanlık, vücut yağ miktarının artışı olarak tanımlanmaktadır. Ağırlıktaki her azalma zayıflama olarak algılanmamalıdır. Önemli olan vücut yağ miktarının azalmasıdır, su veya kas miktarının değil. O nedenle sauna zayıflatmaz.
Bu tür ilaçların ishal, gaz, karın ağrısı, vitamin eksikliği, kabızlık, uykusuzluk, ağız kuruluğu, yüksek tansiyon gibi yan etkileri mevcuttur. Zamanında piyasadan kaldırılan bazı ilaçların bağımlılık, katarakt, ölüm gibi sonuçlara yol açtığını bilinmektedir. İlaç tedavisinin aşırı şişmanlarda, ilgili uzman doktor ve diyetisyen kontrolünde kullanılması gerektiğini unutmamak gerekir. İlaç tedavisinin yararlı olması için mutlaka, kişiye özel bir diyetle birlikte kullanılması, yapılan hatalı davranışların yerine doğru beslenme alışkanlıkların kazandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde ilaçlar kullanıldığı sürece etkindir ve ilacın kesilmesiyle birlikte kaybedilen ağırlığın hızla geri gelmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Yapay tatlandırıcılar ilk olarak 1900’lü yılların başında ortaya çıkmış, 1940’lardan beri tüm dünyada hem şeker hastaları hem de sağlığına özen gösterenler tarafından yoğun olarak kullanılmaktadırlar. Günümüzde en fazla kullanılan yapay tatlandırıcılardan biri olan aspartam üzerinde 200’ü aşkın bilimsel çalışma yapılmış, yüksek dozlarda kullanımında dahi zararlı bir etkiye sahip olmadığı görülmüştür. Aspartam kullanımı Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanmıştır.
1970’lerde yapılan küçük çapta bir araştırmada sakarin içeren yapay tatlandırıcıların sıçanlarda mesane kanserine yol açtığı saptanmıştır. Ancak bunu izleyen çalışmaların hiçbirinde benzer bir etkiye rastlanmamıştır. Zaten bilim dünyasında hayvan modelinde karşılaşılan bir durum insanlarda da aynen gerçekleşir diye bir durum söz konusu değildir. Yıllardır yapılan çalışmalarda çok daha yüksek dozlarda insanlara verilen bu yapay tatlandırıcılarda benzer bir yan etkinin görülmemesi üzerine, bugün bizler danışanlarımıza Dünya Sağlık Örgütü’nün onay verdiği bu yapay tatlandırıcıları önermekte ve kullanımlarında bir sakınca görmemekteyiz. Bu şekilde bir kanının oluşmasında 20. yüzyılın sonlarına doğru bulunan aspartamın rolü büyüktür. Aspartam piyasada sakarinin önüne geçmiştir. Sonraları sakarinin aspartama çamur at izi kalsın mantığı ile misilleme olarak unutkanlık yaptığına dair demeçlerin verilmesi sonucu her 2 grup yapay tatlandırıcı da kötü olarak hafızalara kazınmıştır. Ancak tüm tatlandırıcılar gerek diyabetliler gerekse formuna dikkat edenler ve aileleri tarafından rahatlıkla kullanılabilirler. Formda kalmak, şekerin zararlı etkilerine maruz kalmamak ve ağız tadından vazgeçmemek için yapay tatlandırıcılar güvenle kullanılabilir.
Paylaş