Paylaş
İslam dinine göre gebeye, yolcuya ve önemli bir hastalığı olanlara oruç farz değildir.
Majör Depresyonu veya Distimi dediğimiz kronik depresyonu olan hastalarda hayata karşı isteksizlik, eskiden haz duyulan şeylerden zevk alamama tipiktir.
Bitkin, yetersizlik duyguları içinde olan ve mecalsizlikten dolayı ağzına hiçbir şey koyamayacak kadar iştahsız hastalarda oruç konusunda ısrarcı davranmak hem hastanın kötüleşmesine, hem de ruh hekimine karşı güvenini sarsacak ve tedaviye uyumunu bozacaktır. Sosyal ilişkisi bozuk, cinsellikten haz duyamayan bir depresyon hastası için oruç tutmak işkence haline dönüşebilir.
Katatoni dediğimiz aşırı ağırlaşması olan ve hareketsizliğe kadar varan vakalarda oruç vücudun su ve elektrolit dengesini bozarak sodyum kaybına, potasyum birikmesine sebep olabilir.
Bipolar bozukluğu olan hastaların da düzenli olarak ve hiç aksatmaksızın ilaç kullanmaları şarttır. Sık aralıkla laboratuar tetkikleri yaptırmak mecburiyetinde oldukları için, oruç zarar dahi verebilir. Bunu tıpkı kronik şeker hastalarının hiç aksatmadan ilaç almak zorunda olmalarına benzetebiliriz. Depresyon hastalarının tamamına yakın bir kısmı ilaç içmek veya iğneyle, eleltrokonvülsif terapiyle (EKT) tedavi olmak zorundadır. Bu sebeple de ramazanda oruç tutmaları onlar için zararlı olacaktır.
Eğer bu durumlardan birisi söz konusuysa insanların oruç tutmaları gerekmez. Âdet gören ve emziren kadınların da oruç tutması doğru değildir. Ayrıca, şeker ve migren gibi psikosomatik (ruhsal sebeplerin yol açtığı bedensel hastalıklar) oruç tutmak hastaya zarar dahi verebilir.
Psikiyatrist Prof. Dr. Kerem Doksat
Paylaş