Paylaş
Kadın o kadar önemli bir varlıktır ki… Seni 9 ay karnında taşıyan, çekilemeyecek sancılarla seni doğuran ve doğurduktan sonra seni beslemek suretiyle, güven, bağlanma, aidiyet duygusu aşılayan yani psiko-sosyal gelişiminin temellerini ilk defa sana tüm özverisiyle verendir kadın…
Peki tüm bu duyguların, olguların kaynağı olan verici, biri bin yapan, hayata dahil olmak isteyen ve olması gereken kadının toplumdaki yeri nedir? Sadece anne olarak değil, eş olarak, abla olarak, kardeş olarak, kız çocuğu olarak birçok konuda düşünmek gerekir kadının yerini.
Maalesef ki hak ettiği değeri göremeyen, çoğu alanda geri planda bırakılan, ‘elinin hamuruyla bu işlere karışma’ denilen bir duruma düşüyor kadın. Oysaki yapılan araştırmalara göre kadının erkeklere göre daha çok yönlü düşünebildiği, duygu yoğunluklarını çok daha güzel mantığa bürüyerek işlerini halledebildiği görülmüştür. Ancak hal böyleyken iş yaşantısında, siyasette, trafikte, sosyal hayatta kadının daha az yer aldığını görüyoruz.
Şunu biliyoruz ki kadının değerini bilen, kadının yetilerini, sezgilerini kullanmasına müsaade eden toplumlar tıpkı yukarıda bahsettiğimiz gibi bir bebeğin daha hızlı ve sağlıklı gelişebilmesi gibi çok daha kısa sürede refah düzeyine gelmektedir.
Özellikle bireyselleşen ve bu post modern çağda kadının eşit düzeyde ve rekabetin içinde olması hem bireylerin hem ailelerin hem de toplumun gelişmesi için çok önemli bir unsurdur. Yaşadığımız şu hayatta, sokakta, iş yaşantısında, trafikte, ev işleri paylaşımında, aile içinde hiç #kadınolsaydım diye düşünüyor muyuz acaba?
Şiddet konusuna hiç girmek istemiyorum 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde. Artık ‘Şiddet ve Kadın’ kelimelerini yan yana bile getirmek istemiyorum ancak ne kadar bu konuyu konuşmak istemesek de kültürel anlamda olması gereken duyarlılığın hala tam olarak sağlanamadığını gördüğümüzde en azından bugün bir kez daha yüksek sesle dile getirmek gerektiğini düşünüyorum. Sadece fiziksel şiddette değil şiddetin diğer türleri olan ekonomik, sözel, psikolojik ve cinsel şiddet gibi yaralayıcı, iz bırakan birçok şiddet türünü de hukuki, psikolojik, ailesel yönden tekrar tekrar ele almak gerekiyor.
Belki de bilinçaltımıza yerleşmiş bazı kalıpları, sözcükleri ayıklama ve çıkarma vakti geldi de geçiyor bile. Sadece biz erkekler değil bazen kadınların da kanıksadıkları bazı durumları sorgulamaları ve değişim için atabilecekleri adımı atmaları gerekir.
Konuştuğumuz bu kavramlar sadece ülkemizde değil tüm dünyada tartışılmakta, kadın hakları ve pozitif ayrımcılık noktasında gelişmeler olmaktadır. Her ne kadar düzeltebilmek adına birçok olumsuz örnek görünürde olsa da ülkemizde kadın hakları ve pozitif ayrımcılık noktasında çok büyük adımlar atılmakta ve gelişim gözlemlenmektedir. Psikoloji, hukuki haklar ve özellikle kadına şiddet noktasında önleyici ve sonrasında destekleyici uygulamalara şahit olmaktayız. Ancak bu cinsiyet eşitliği, kadın hakları gibi önemli konular sadece yasalarla değil bu durumun önemini, psikolojik boyutunu kavramayla yani toplumda bu duruma dair bir kültürün oluşmasıyla tam olarak aşılabilir.
Unutulmasın ki cinsiyet eşitliği hem erkek hem de kadın için olması gereken bir olgudur. Bu önemli konuda sadece bir gün değil her an empati yapmak ve #kadınolsaydım diye düşünmek gerekiyor, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü tüm güzel dileklerimle kutluyorum.
Paylaş