Paylaş
Özelllikle EvdeKal sürecinde olduğumuz bugünlerde karşılıklı duyguları paylaştığımız yegane dostlarımız onlar. Evet aynı duyguları onlar da hissediyor ve hatta göz veya göğüs temasıyla beraber bazen insanlardan daha fazla hissedebiliyorlar duygularımızı ve patileriyle sakinleştirebilirler bazen bizleri.
Öyle ki sadece birçok stres kaynağına maruz kalan biz yetişkinler için değil, çocukların psiko-sosyal gelişimi anlamında da çok önemli bir faktör hayvanlarla kurduğumuz bağ. Hatta ve hatta ebeveyn modellemesi anlamında bile bize örnek olabilmektedirler.
Kuşkusuz herkesin kendi halinde olduğu bu yaşam düzeninde hasret kaldığımız bazı duyguları bize veriyorlar. Temel ihtiyaçları doğrultusundaki istekleri dışında bize “karşılıksız ve koşulsuz sevgi”yi hissettirebiliyorlar. Bu hepimizin ruhsal gereksinimi için önemli bir durum. Bir nevi ruhumuzu tamir ediyorlar ve bizi temel psikolojik ihtiyaçlarımıza yönlendiriyorlar desek yanlış olmaz sanırım.
Tabii ki tüm bunları sadece evinde kedisi, köpeği olanlar için söylemiyorum, herkes bu imkana sahip olamayabilir. Her bireyin veya ailenin bakım için yeteri kadar vakti, maddi durumu olmayabilir veya bazı sağlık sorunları olabilir. Ancak bazen dışarıda bir kuş beslemek, bir köpeğin başını okşamak bile iyi gelebilir insana.
Evde kaldığımız şu dönemlerde özellikle kendi duygularımızın yansımasını görerek, alma verme bağını oluşturabilmek adına hayvan sahiplenmeyi bir kez daha düşünmek gerekebilir. Unutmayalım ki; insanoğlu sosyal bir varlıktır ve insanlarla kurduğu bağların dışında da iletişim kurma, duygusal aktarım hissetme ihtiyacı vardır.
Paylaş