Paylaş
Hamilelik döneminde anneler olumlu duyguların yanı sıra kaygı ve baskı hissedebilirler. Bu kaygı durumu zaman zaman olması gerekenden çok daha fazladır, göz ardı edilse bile sonrasında bir dizi psikolojik sorunla yüzleşmek kaçınılmazdır.
Bir kaygı bozukluğu olarak Obsesif – kompulsif bozukluğun sıklığının kadınlarda, hamilelik dönemi ve doğum sonrasını takip eden 4-8 haftalık dönemde arttığı gözlemlenmiştir. Hamilelik döneminde geçmişte düşük veya tüp bebek denemesi yaşamış anneler bebeklerini kaybetme ya da bebeklerinin zarar görme endişesini daha fazla yaşarlar.
Doğum sonrası dönemde ise anne bebeğe bakım sağlama konusunda kendini yetersiz hissedebilir ve anne olmak için uygun olup olmadığını sorgulamaya başlayabilir. Hamilelik dönemi obsesyonları genellikle bulaşma, temizlik üzerine olabilir.
Doğum sonrasında ise bebeğe zarar verme obsesyonları sık görülebilir. Anne bebeğine zarar vereceğinden korkar ve bunun sonucunda yoğun bir suçluluk duygusuyla baş başa kalır. Yetersizlik hissine suçluluk duygusu da eklenirse annede içe kapanma görülebilir, bebeğinden uzaklaşabilir ve onunla yalnız kalmak istemeyebilir. Araya giren mesafe sonucunda anne – çocuk bağı zedelenebilir. Bu noktada önemli olan nokta eş desteğidir. Eşlerin hamilelik dönemi boyunca ve sonrasında birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Eşler birbirlerine hislerini ve düşüncelerini açıkça ifade edebilmelidir. Sadece takıntı üzerine olan sorunlar değil, diğer sorunlar da konuşulmalıdır. Eşlerin sorunları dinlemesi kadar bu sorunlara verdiği tepkiler, geçiştirmeden ve hassasiyet göstererek anlamaya çalışmaları anne üzerinde olumlu bir etki bırakabilir, kendini daha iyi ifade etmesini kolaylaştırabilir.
Annenin genel kaygılarını ve bebekle ilgili kaygılarını terk edilme anksiyetesi tetikliyor olabilir mi? Anne hamilelik döneminde üzerinde toplanan ilgiyi doğum sonrasında kaybedeceğini düşünebilir. Anneye olan ilginin dolaylı yoldan bebeğe yönelik olması da anneyi bu düşünceye itebilir, annenin kendini ikinci plana atılmış gibi hissetmesine yol açabilir. Bunun yanı sıra eşler arasında cinsellik değinilmesi gereken önemli bir konudur.
Hamilelik döneminde eşler arasında özellikle cinsel paylaşım çok fazla azalır ve bu kadınlar için olumsuz bir durumdur, çünkü cinsellik sadece birleşmeden ibaret değildir. Cinsel keyfin birleşme olmadan da yaşanabilir olması anlaşılması gereken en önemli noktalardan biridir. Çiftler sarılarak, dokunarak ve zevk alacakları diğer yollarla da doyuma ulaşabilirler. Hamilelikte alınan kilolar gibi annenin bedeni üzerindeki fiziksel değişimler bedenine yönelik algısını olumsuz yönde etkileyebilir, bu durumda kaygı düzeyinin artmaması için temasın korunması önerilir. Hamilelik döneminde tensel temas hem eşler hem de bebek için sağlıklı olabilir. Aynı zamanda eşlerin bu konu hakkında hekimlerine danışmaları ve sağlıklı bir şekilde yönlendirilmeleri çok önemlidir. Eşler arasındaki yakınlık annede duygusal açıdan olumlu etkiler yaratabilir ve bu da duyulan kaygıyı azaltabilir.
Hamilelikteki duygu dalgalanmalarıyla birlikte kişinin takıntıları işlevsellikte bozulmaya yol açacak veya düşünce örüntüsünü bozacak düzeye ulaşırsa bir ruh sağlığı uzmanından destek alınması gerekmektedir.
Paylaş