Paylaş
Asperger Sendromu çocukluk döneminde başlayan gelişimsel bir bozukluktur. Otizm spektrum bozukluğu grubunda olan Asperger Sendromu bilişsel ve dil gelişimi açısından otizmden ayrılır. Asperger Sendromu tanılı çocuklar sosyal etkileşimde güçlük yaşasalar da belirli bir veya daha fazla alana yönelik aşırı bir ilgiye hatta yüksek IQ’ya sahip olabilirler. Aşırı içe kapanıklık Asperger Sendromunun başlıca özelliklerinden biridir diyebiliriz. Otizmden farklı olarak Asperger Sendromu tanılı çocuklar başkalarıyla iletişim kurmakta isteklidir ancak sohbeti başlatma ve bitirmede zorluk yaşarlar. Arkadaşlık, akademik başarı, sosyallik konularında istekli olmalarına rağmen bu konuda nasıl iletişim kurmaları gerektiklerini bilemeyebilir veya bu durumları algılayamayabilirler.
Özellikle soyut kavramlar konusunda gelişimleri diğer yaşıtlarına göre oldukça geç tamamlanır. Örneğin “Ayağını yorganına göre uzat” atasözünü gerçekten ayağını yorganın boyuna göre uzatmak gerekir şeklinde anlayabilirler. Sözel olmayan ve duygusal iletişimi anlamakta güçlük çekerler. Aşk, mutluluk, sevgi, öfke, yalnızlık gibi duyguları tanımlayamayabilir ya da bu duyguları ifade edemeyebilirler. Duruma uygun olmayan jest ve mimikler, kendini tekrar eden davranışlar ya da tekdüze, mekanik bir ses tonuyla konuşma da Asperger Sendromu belirtileri arasındadır.
3-4 yaşlarına kadar yaşıtları gibi davranan çocuklarda Asperger Sendromu bu yaşlardan sonra yavaş yavaş belli olmaya başlar. Kız çocuklarına oranla erkek çocuklarında daha sık görülür. Asperger Sendromu tanısı 4-11 yaşları arasında konulabilir. Bazen de daha ileri yaşlarda teşhis edilmesi söz konusu olabilir ancak yetişkinlere tanı koymak daha zordur. Çocuklar uzmanlar tarafından gözlenebilir ve bazı değerlendirme testlerine tabi tutulabilirler. Bu testlerin amacı çocuğun iletişim ve motor becerilerini, özel ilgi alanlarını, sosyal ve duygusal yeteneklerini ölçmeye yöneliktir.
Asperger Sendromunun literatürde net bir tedavisi görülmemekte olup ancak çocuğun bu sıkıntıdan dolayı yaşayabileceği sosyal, akademik uyumu noktasında psikiyatrik ve psikolojik destek alması oldukça faydalıdır. Erken teşhis ve çocuğun bireysel ihtiyaçlarının göz önüne alındığı bir yol izlendiğinde çocuğun çevre ile ilişkiler kurması, potansiyelini ortaya çıkarması hatta meslek sahibi olması mümkün olabilmektedir. Ailelerin bu konu hakkında bilinçlenmesi ve çocuğun sosyal ilişki becerilerini geliştirmeye yönelik uzmanlarla hatta çocuğun devam ettiği bir okul varsa öğretmenleriyle beraber hareket etmesi çok önemlidir. Okullarda çocukların uyum sağlaması, empati becerilerinin gelişmesi, özgüvenlerinin desteklenmesi gibi konularda öğretmenlerin rolü büyüktür. Ruh sağlığı uzmanları ise sosyal biliş farkındalığı eğitimi, konuşma ve dil terapisi, bilişsel davranışçı terapi gibi yöntemlerle müdahalede bulunabilirler.
Çevresindeki diğer bireylerden “farklı” olduğunu hisseden, uyum problemleri yaşayan çocuklar yoğun bir kaygı hissedebilirler. İçe kapanık olan ancak iletişim kurma isteği olan çocuklar nasıl ilişki kuracağını bilemez veya yaklaşımları sonucunda olumsuz geri dönüşlerle karşılaşabilir. Bu durum çocukta kaygı düzeyini arttırıp anksiyete sorunlarına yol açabilir. Yaşıtlarıyla iletişim sorunları yaşayan, yalnızlaşan çocuklar depresif duygu ve düşüncelere maruz kalabilirler. Bunların yanı sıra takıntılı düşünce ve davranışlar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu da görülebilir. Bu sorunlar fark edilip bunlara yönelik terapiler sağlanırsa Asperger Sendromu tanılı çocukların yaşamları kolaylaşabilir.
Aslında arkadaşlık, akademik başarı, sosyallik konularında istekli olmalarına rağmen bu konuda nasıl iletişim kurmaları gerektiklerini bilemeyebilir veya bu durumları algılayamayabilirler. Özellikle soyut kavramlar konusunda gelişimleri diğer yaşıtlarına göre oldukça geç tamamlanır. Örneğin “Ayağını yorganına göre uzat” atasözünü gerçekten ayağını yoranın boyuna göre uzatmak gerekir şeklinde anlayabilirler. Aşk, mutluluk, sevgi, öfke, yalnızlık gibi duyguları tanımlayamayabilir ya da bu duyguları ifade edemeyebilirler.
Ailelerin hangi durumlarda nasıl davranacakları, sorun teşkil edebilecek durumlara yönelik farkındalıkları ve bu durumlarla nasıl başa çıkacakları konusunda bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Öncelikle aileler Asperger Sendromu tanısı konulduktan sonra özellikle bu sendromu otizm spektrum bozukluğu grubunda gördüklerinde çok yoğun bir endişe duyabilmektedirler.
Zeka, algı veya dikkat düzeylerinin düşük çıkması durumunda aileler korkuya kapılmamalıdır, çünkü Asperger Sendromunun da dereceleri vardır. Asperger tanılı çocuklar bazı alanlara çok özel ilgi duyup hayatlarında o alanda başarı elde edebilirler. Ancak yine de sosyal anlamda uyum problemleri olabilir, bu noktada duyguları ayırt etme, nasıl iletişim kurması gerektiği konusunda aile ve yakın çevrenin rolü büyüktür. Anne babadan, çocuktan yaşça büyük aile bireylerinden ya da ailenin yakın çevresinden sosyal yardım gerekebilir. Örneğin çocuğun topluma karışıp sosyal aktivitelerde bulunması veya kendi başına işlerini halledebilmesi öz güven gelişimini olumlu yönde etkileyebilir. Aileler çocuklarının sosyal ortamlarda uyum sağlayabilmesi için bazı konuşma taktikleri öğretebilirler.
Çocuklarının diğer çocukları gözlemlemesini sağlayabilirler ve bu sayede geleneksel sosyal kuralları anlayamayan Asperger Sendromu tanılı çocuklar davranışları kopyalayarak ortama uygun davranışlar sergileyebilirler. Çocuklar uygun sosyal beceriler gerçekleştirdiğinde aileler olumlu cümlelerle bu davranışları pekiştirebilirler. Bunların yanı sıra her bir aile bireyinin çocuğa yaklaşımının, tavırlarının, davranış biçimlerinin olumsuz olmaması gerekmektedir. Eğer çocuğa diğer bireylerden farklı olarak bir engeli varmış gibi bir tutum sergilenir ve çocuk eksiklik, yetersizlik duygularını hissederse öfke davranışları gösterebilir.
Ebeveynler tutum ve tavırları konusunda birlikte hareket etmeli ve net olmalıdır. Aile içinde eğer başka çocuk varsa ebeveynlerin biraz daha hassas olması gerekebilir. Kardeşler arasında uyum sorunları, kıskançlık gibi durumlar olabilir ve Asperger Sendromu tanılı çocuk duygularını dışa vurmak konusunda güçlükler yaşadığı için öfke davranışları ortaya çıkabilir. Aileler çocuklarının empati kurmakta güçlük çektiğini de göz önünde bulundurarak duygularını, düşüncelerini ifade edebilir ve çocuklarını da bunu yapmaya teşvik edebilirler.
Paylaş