Paylaş
11 yaşındaki Howard, yoksul bir ailenin çocuğuydu. Okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak annesinin yaptığı çörekleri satıyordu. O gün, sadece 3 tane çörek satabilmiş ve dondurucu soğuktan dolayı oldukça da üşümüştü. Bahçesini kırmızı çitlerin çevirdiği tek katlı şirin evin kapısını çaldı çekinerek. Kapıyı açan sevimli genç bayan yüzünde kocaman bir gülümsemeyle selamladı Howard’ı.
İçten bir gülümsemenin insanı bu kadar etkileyebileceğini hiç düşünmemişti küçük çocuk. “Merhaba” diyebildi kekeleyerek. “Çörek almak ister misiniz?”
Bayan Kathy, üşümüş olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona. Çocuk sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?"diye sordu. Ancak bir taraftan da genç bayanın, içtiği sıcak sütten çok daha fazla içini ısıtan gülümsemesinden kendisini alamıyordu. "Borcun yok." dedi gözlerinin içi gülerek genç kadın. Ve devam etti; "Annem, gösterdiğimiz güleryüz ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi öğretti bize." Sepette kalan 13 tane çöreğin hepsini satın alabilecek miktardaki parayı usulca çocuğun cebine koyarken “Çöreklerin çok güzel görünüyor. İçeride uyuyan kızım için bir tane alıyorum izninle.” dedi yüzündeki aynı tebessüm dolu ifadeyle. Teşekkür ederek evin önünden ayrılan Howard Kelly gözlerinin önünden gitmeyen gülümsemesi ile çok uzun süre unutmadı genç bayanı.
Yıllar sonra Bayan Kathy çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Kasabadaki doktorlar çaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar yapılması için onu şehrin en büyük hastanesine gönderdiler. Dr. Howard Kelly, konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ve özellikle yüzündeki gülümsemeyi ilk gördüğü anda tanımıştı. Hiçbir şey hissettirmeden onun yaşamını kurtarmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Uzun süren bir tedavi sürecinden sonra Bayan Kathy sağlığına kavuştu.
Dr. Howard Kelly, denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üzerine bir şeyler yazarak zarfın içine koydu. Odasına gönderilen zarfı, elleri titreyerek aldı eline Bayan Kathy. Açmaya korkuyordu... Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için sıkıntı çekeceğini biliyordu. Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı:"Hastane giderlerinin tamamı, içten bir gülümseme karşılığında ödenmiştir."
Eminim daha önce de bir yerlerde karşılaşmışsınızdır bu hikaye ile. Gerçekte de böyle değil midir hayat? Bize içten ve samimi bir gülümseme ile bakmış bir yüzü hangimiz unutabiliriz? Canımız sıkkın olduğunda “keşke” diye başlayan cümleler ile yanı başımızda olmalarını istediklerimiz, hep içten gülümsemeleriyle gözümüzün önüne gelen dostlarımız değil midir?
İnsanların sizi iyi karşılamalarını istiyorsanız, sizin de onları iyi karşılamanız gerekir. En iyi karşılama ise, içten ve samimi bir gülümsemeyle başlar. Hareketlerin duyguları takip ettiği görülür. Fakat gerçekte hareket ve duygular birliktedir. İrademizin denetimi altında bulunan hareketlerimiz sonucunda, irademizin denetimi altında bulunmayan duygularımız ortaya çıkar. İşte bundan dolayıdır ki; neşemizin kaybolduğu zaman neşeli davranabilmek için çaba sarf etmek her şeyi halledecektir. Unutmayın ki bilinciniz her zaman emrinizdedir. Yeter ki ona doğru talimatları vermeyi bilin.
Kırmızı bir fil düşünmeyin! Gözünüzün önüne kırmızı bir fil getirmeyin! Nasıl? Sizlere yapmamanızı söylediğim halde bu satırları okuyan herkesin gözünün önünde kırmızı bir fil belirdi öyle değil mi? Bilinciniz aklınızdan geçenlerle yol alır. Eğer siz “gülümseme” olgusunu yeteri yoğunlukta aklınıza getirseniz, emin olun gülümsemeden edemezsiniz. Dünyada herkes mutlu olmak ister ve mutluluk arar. Bunun en gerçekçi yolu düşüncelerimizi kontrol etmektir. Çünkü mutluluk dış etkenlere bağlı değil, asıl, iç dünyamızla alakalıdır. Sizi mutlu eden şey ne olduğunuz, nerede bulunduğunuz veya ne iş yaptığınıza bağlı değildir. Sizin bunlar hakkındaki düşüncelerinize bağlıdır.
Yüzünüzde öyle bir ifade ile gülümsemelisiniz ki, çevrenizdeki insanlar sırf bu sıcak ve sevgi dolu gülümsemeniz için size yaklaşsınlar.
Hatta öyle bir ifadeyle gülümseyin ki, insanlar bu gülümsemeye aşık olsunlar. Unutmayın ki, gülümsemenize aşık ettiğiniz birisi, sizin için çok şeyi göze alabilir…
Anlatmak istediğim şeyin özeti şu aslında; hayatı, bazı değerlerin ve sizin farkınıza varamayacak kadar hızlı yaşayanlara tebessüm ediniz. Çünkü gülümsemeye en çok muhtaç olan kişi, başkalarına verecek tebessümü olmayan kimsedir.
Bol bol gülümseyebildiğiniz, sağlıklı günler dilerim.
Paylaş