Paylaş
Doğum, dünya ya bir bebek getirmek, bir bebek sahibi olmak şüphesiz ki yaşamın en büyük mucizesidir. Birçok çift bu anı sabırsızlıkla bekler, hayaller kurar. Ancak bazen doğumdan sonra işler beklendiği gibi gitmeyebilir. Ağlayan bir bebeğin yanında romantizm zordur. Çiftler daha önce yaptıkları ve yakınlık hissetmelerini sağlayan pek çok şeyi özellikle ilk aylarda yapamaz hale gelir. Her ikisinin de çok sevdiği ve belki de uzun süredir beklediği o güzel varlık, beraberinde bir dizi zorluğu ve sorumluluğu da getirir. Bir bebek dikkatli davranılmadığında eşler arası gerginliğe yol açabilir.
Doğumdan sonra çiftin yaşamında belirgin değişiklikler olur. Kadının tüm zamanını ve enerjisini alan bir bebek vardır. Ancak eve bebekle birlikte gelen tek değişiklik bu değildir, evli çiftin aile üyeleri ve/veya bakıcı ev sakini haline gelir. Eşler artık evlerinde hatta birçok durumda yatak odalarında bile baş başa kalamaz. Bebek ve gereksinimleri her an ilk plandadır ve ertelenemez.
Bebek eve geldikten sonraki ilk birkaç ayda yaşanan bedensel yorgunluk pek çok kadında yıpratıcı sonuçlar doğurabilir. Bu kritik süreçte taraflar dikkatli davranmazsa her iki ebeveyn de kısa bir süre sonra kendilerini yetersiz, ihmal edilen ve yalnız bireyler olarak algılamaya başlar. Hatta bazı çiftler arasında oluşan mesafe ve her geçen gün artan şiddette hissedilen yalnızlık, bireyleri aldatmaya sürükleyebilir.
Özellikle ilk doğumlarda daha sık karşılaşılan yorgunluk ve yalnızlık süreci, annenin tecrübesizliğinin onda yarattığı gerginlik duygusuyla baş gösterir. Yeni annenin yaşadığı hormonal dengesizliklerin de etkisiyle cevaplamaya çalıştığı ve sürekli kafasında dönüp duran onlarca soru bulunmaktadır:
Çiçeği burnunda anne aklında bu kadar soruyla boğuşurken diğer taraftan bebeğinin ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Bunun yanında doğum yapmanın vermiş olduğu fiziksel rahatsızlıkları vardır. Bu süreçte beklediği desteği göremeyen, bu sorunlarla yalnız başa çıkamayan bazı annelerin “lohusa depresyonu” yaşama ihtimali yüksektir.
Çevresindekiler yeni annenin bu haline bir türlü anlam veremeyip, durumu çok abarttığını düşünebilir. “Ne var canım, biz de doğurduk kaç tane” vb. cümlelerle karşılaşılması olasıdır. Oysa annenin en çok ihtiyaç duyduğu ve çevresinden beklediği şey anlaşılmaktır.
Doğum yapan eş bu duygular içerisindeyken erkekler çoğu zaman ne yapacağını bilemez haldedir. Onlar da eşlerinin ilgisinin tamamen bebeğe kayması ile birlikte kendisini geri plana itilmiş, dışlanmış hissedebilir. Eşlerinin psikolojik durumundan kaynaklı gerginliğini kişiselleştirip eşlerinin artık onu sevmediği, istemediği düşüncesine kapılabilirler. Peki, erkekler bu durumda ne yapmalı?
Paylaş