Paylaş
Oksidatif stres, sperm hücresinin içinde biriken bazı zararlı metabolitlerin yol açtığı bir tehdittir. ROS adı da verilen bu metabolitler aslında oksijen molekülünün farklı formlarından ibarettir. Bunların artması bir yandan sperm değerlerinde düşme yaparken diğer yandan spermin yumurta ile birleşmesini engeller. Tüp bebekte embriyonun 3 günden fazla yaşamaması, yaşamayı başaranların da düşükle sonuçlanmasının bu ürünlerdeki artışla yakından ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Oksidatif strese yol açan zararlı metabolitlerin esas kaynağı semendeki lökositler ve bozuk şekilli sperm hücreleridir. Bu nedenle sperm tahlillerinde lökosit sayısının artması ya da morfolojide bozukluk görülmesi oksidatif stres için en belirgin işaretlerdir. Diğer yandan, yapısal olarak zayıf ya da çevresel faktörlerin etkisiyle erken yaşlanma yoluna girmiş spermlerin mitokondrileri de aşırı miktardaki ROS üretiminden sorumlu kaynaklardır. İşte bu nedenledir ki, sperm tahlili normal de olsa gebelik görülmeyebilir.
Aslında ROS ürünleri normalde spermin yumurtayla birleşmesi için gereklidir. Ancak fazla yapılmaları zararlı olur. Her ne kadar testislerde bunlardan koruyucu bir takım enzimler üretiliyor olsa da bazen yetersiz kalabilirler. Varikosel gibi çoğu durumda koruyucu enzimlerin yapımı da bozulmuştur. Neticede ister ROS ürünlerinin miktarı artmış olsun ister koruyucu enzimler yetersiz kalsın, oksidatif stres gebeliğin gelişmesinin önünde ciddi bir engel oluşturur.
Oksidatif stres bazen sperm değerlerini bozmaz ama spermlerde erken yaşlanmaya yol açabilir. Artık spermlerin ne kadarının canlı olduğu, ne kadarının erken yaşlanmaya ya da ölüme maruz kaldığı yine testlerle gösterilebilmektedir. Şayet böyle bir riskin varlığı ortaya konulursa, testiküler stimülasyonla koruyucu enzimlerin yapımı uyarılarak ya da antioksidanlarla hasar düzeltilerek tedavi mümkün olmaktadır. Bunun yanı sıra, antioksidan bir yaşam tarzı ve beslenme programına geçilmesi de tedavide önemli yer tutar. Gerçekten de yapılan bilimsel araştırmalar bu yönde bir tedavi programının gerek doğal yolla gerekse de tüp bebek tedavisiyle, gebelik şansını artırdığını ortaya koymuştur. Özellikle düşükle neticelenmeden sağlıklı bir gebeliğin gelişmesi için oksidatif strese yönelik bir tedavi programı yapılması, istemelerine rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerde öncelikli olarak düşünülmesi gereken bir konudur.
Paylaş