Paylaş
Hücrelerimizin içi sıvı plazma ile doludur. Yine zehirli metabolizma artıklarını vücudumuzdan su sayesinde atarız. Suyun faydaları saymakla bitmez. Susuz bir hayat mümkün değildir. Yemeden günlerce canlı kalabiliriz ama susuzluğa en fazla saatler içinde dayanabiliriz. Bütün bunların yanı sıra suyun üreme sağlığımızda ayrı bir yeri vardır.
Gerek kadında gerekse erkekte üreme kanallarında gametlerin hareket edebilmesi suyun sağladığı akışkan ortam içerisinde mümkün olabilir. Erkekte spermler testiste, seminifer tubüller dediğimiz çok ince kanalcıkların duvarlarında üretilir. Olgunlaştıkça da lümene dökülürler. Testislerde spermler kendi başlarına hareket edemedikleri için ilerlemeleri ancak lümendeki suyun akışına kapılarak gerçekleşir. Testisi terk ettikten sonra, 5 metre uzunluğunda tek bir kanaldan ibaret epididim dediğimiz bezin içine girer. Burada kuyruk hareketleri başlar ama yüzebilmeleri için yine suya ihtiyaçları vardır. Sıra erkeğin vücudundaki işleri bitip de kadında vajen içine atılmaya geldiğinde çok daha fazla miktarda su gerekir. Bu da prostatın hemen yanındaki seminal veziküller olarak adlandırılan iki küçük bezden sağlanır. Spermlerin içinde yüzdüğü sıvının üçte ikisi bu bezlerden gelir. Spermin kadın genital kanalında rahatça yüzerek ilerleyebilmesi için bu sıvının bol miktarda olması önemlidir. Aksi takdirde seminal plazmanın kıvamı koyulaşır ve spermlerin yüzmesini güçleştirir. Suyun yetersiz kalması durumunda spermler rahim içinde serviks dediğimiz kanalı geçemez ve yumurtaya ulaşamazlar. İşte bu nedenle su, erkekte üreme sağlığı için son derece önemlidir.
Sadece ilerlemeleri için değil, besin maddelerinin sperme ulaşabilmesi için de vücudumuzun suya ihtiyacı vardır. Su olacak ki kapiller damarlar içinde vitaminler, mineraller, proteinler, şeker ve diğer besinler üreme bezlerine kadar gelebilsin ve burada meni kanallarını döşeyen hücrelere girip işlensin ve nihayet spermin içine girmek üzere lümene atılabilsin. Örneğin spermin enerjisini sağladığı früktoz şekeri, ancak seminal vezikül bezleri içinde eridikten sonra kullanılabilir hale gelir. Ya da domatesten aldığımız likopen bağırsaktan emilip sperme kadar ulaşarak oksidatif stresten ve DNA hasarlarından koruyabilsin. Antioksidan olarak bildiğimiz vitaminler, selenyum, çinko, folik asit, karotenler ve diğerleri hep su içerisinde taşınırlar. Aslında suyun kendisi de kalsiyum, magnezyum, demir, çinko gibi mineral kaynağıdır.
Suyun bir diğer önemi de spermin asiditesinin korunması içindir. Spermin asiditesi pH değeri ile ölçülür. Normalde bunun 7’nin üzerinde olması gerekir. Su dengesi bozulduğunda pH düşerek ortam asitleşir ki bu şartlarda spermlerin canlılığı tehlikeye girer. Dolayısıyla yeterli su almamız, sperm sağlığı için en başta gelen gereksinimdir.
İdeal olanı, gün içinde saat başı bir bardak su içilmesidir. Ne yazık ki çoğumuz farkında olmadan bunu ihmal ediyoruz. Az su aldığımızı en kolay olarak idrar rengindeki değişmeden anlayabiliriz. Normalde açık sarı olan idrarın koyu sarıya dönüşmesi, vücutta su miktarının düştüğüne işaret eder. Şayet az su içmeyi alışkanlık haline getirdiyseniz, zamanla biriken kalsiyum kristallerinin atılması sırasında ağrılı idrar yapmaya başladığınızı bile fark edeceksiniz. O nedenle günlük yaşantınızda size su içmenizi hatırlatacak şekilde çevrenize bazı işaretler bırakmanızda fayda var.
Genelde su plastik şişeler içinde bulunur. Plastikte bisfenoller olarak bilinen ve östrojen etkisi gösteren kimyasallar vardır. Uzun süre beklemesi sırasında bu kimyasallar suya geçer. Özellikle güneş ışığına maruz kalmış şişelerde ısının etkisiyle bu daha fazla gelişmekte. Bisfenollerin sperm sağlığına olumsuz etkileri artık iyi biliniyor. Bundan kaçınmak için suyun cam şişede ya da güneş ışığından uzakta muhafaza edilmesinde fayda var. Tabii ki suyun kaynağı, temizliği, saflığı, hijyenik koşulları da dikkat edilmesini gerektiren diğer unsurlardır.
Netice olarak, tüm vücut sağlığınızın yanı sıra üreme sağlığı bakımından da gün içinde düzenli ve yeteri miktarda su tüketmeye özen gösterin. Çevrenizdekileri de bu konuda uyarın ki, onlar da size yeri geldiğinde bunu hatırlatsın.
Paylaş