Paylaş
Oysa kısırlık problemi yaşayan çiftlerin yarısından çoğunda bir şekilde erkek faktörü de sorumlu. Buna rağmen çocuk beklentisinde olan çiftlerin sadece üçte birinde erkeğin de tetkik edilmesi istenmekte. Ancak yakın tarihli araştırmalar, yumurtada döllenmeyi engelleyecek ya da düşüklere neden olacak sperme ait çok önemli faktörlerin de bulunduğunu ortaya çıkardı. Ne yazık ki bunları klasik sperm tahlili ile anlayamıyoruz. Biraz daha detaylı incelenmesi gerekiyor.
Sağlıklı bir döllenme olabilmesi için spermin yumurtaya 2 önemli katkısı gerekir; erkeğin genetik kalıbı yani DNA ve yumurtada bölünmeyi başlatacak sentriol. Sperm yumurtaya girer girmez, getirdiği DNA’sı yumurtada hazır bekleyen annenin DNA’sı ile birleşir. Hemen arkasından da yine spermin taşıdığı sentriol yumurtanın ortasına yerleşerek, ilk bölünmeyi başlatır. Günler içinde bölünme katlanarak artar ve neticede bebek dünyaya gelir. İşte, sağlıklı bir gebelik olabilmesi için hem DNA’nın hem de sentriolün sağlıklı olması gerekir. DNA hasarları ve sentriol hastalıkları, kısırlığın önde gelen nedenleri arasındadır.
Güncel araştırmalar, hasarlı DNA taşıyan sperm sayısı arttıkça döllenme şansının da düşeceğini, düşük yapma olasılığının ise anlamlı derecede artacağını göstermekte. DNA hasarlarının nedeni oksidatif stres dediğimiz ve büyük oranda çevresel faktörlerden kaynaklanan zararlı metabolitlerin spermde birikmesidir. Kısırlık nedeniyle araştırılan erkeklerin %30-80’inden sorumlu olduğu görülmüştür. Günümüzde DNA hasarlarının tanı ve tedavisi konusunda yeterli bilgiye sahibiz. Sentriol hastalıkları ise daha karmaşık bir konu olup özellikle tüp bebek başarısızlıklarında düşünülmelidir. Spermin aküsü olarak görev yapan mitokondri, sentriollerin de enerji kaynağıdır. Spermin enerjisini takviye edici ürünler, bu yolla döllenme bozukluklarını da tedavi edebilir. Yakın gelecekte ise sentriol nakli, bu hastaların tedavisinde bir umut olabilir.
Şurası bir gerçek ki, çocuk sahibi olamayan çiftlerin önemli bir kısmında sorun spermden kaynaklanmaktadır. Spermin iç yapısına ait detaylı incelemeler, klasik testlerle anlayamadığımız çoğu bozukluğu ortaya çıkarabilir. Şayet doğru tanı konabilirse, buna yönelik tedavilerle de başka türlü sonuç alamamış çoğu çift çocuk sahibi olma şansını elde edebilecektir.
Paylaş