Paylaş
Gerçekten de antioksidanlar hayat kalitemizin sürdürülebilmesinde son derece önemli unsurlar. Çünkü vücudumuz gün içinde sürekli olarak serbest radikaller dediğimiz bir takım zararlı oksijen moleküllerinin saldırısına maruz kalmakta. İşte antioksidanlar bizleri bu saldırganlardan koruma vazifesi görür. Açık havada kalan demir nasıl zamanla oksijenin etkisiyle paslanıyorsa, hücrelerimiz de bu zararlı oksijen saldırıları karşısında bir bakıma paslanmakta, işlev göremez hale gelmekte. Bu tehditlerden spermlerimiz de payını alır ve bir süre sonra canlılıklarını kaybederler.
Aslında spermler hareket etmek ya da yumurtaya girebilmek için besin kaynaklarından enerji üretirken bu serbest oksijen radikalleri normalde de açığa çıkar. Ancak testisler kendi yaptıkları antioksidanları sayesinde bunlardan korunmakta. Oysa bir de çevreden gelen tehditler sonucu oksijen radikallerinin arttığı durumlar var. Örneğin sigara, cep telefonları ya da baz istasyonlarından yayılan elektromanyetik dalgalar, çok sıcak ortamda çalışmak, tarım ilaçları gibi toksik kimyasallara maruz kalmak gibi durumlar serbest radikallerin birikmesinde başlıca etkenlerdir. Ayrıca yediklerimizle, içtiklerimizle veya soluduğumuz havayla da bunları farkında olmadan vücudumuza sokuyoruz. Yapılan çok sayıda bilimsel araştırma, spermlerin içinde yüzdüğü plazmada biriken radikallerin kısırlığa yol açtığını göstermekte.
İşte, bu saldırgan oksijen moleküllerinden korunmanın yolu antioksidan desteğini artırmaktan geçer. Tabii ki en doğal olanı oksidatif hasara yol açacak kaynakların önünü kesmektir. Sigarayı bırakmak, elektronik cihazlardan uzak durmak, yediğimize, içtiğimize dikkat etmek, yaşam tarzımızı düzenlemek, kısacası sağlıklı yaşamak bu anlamda son derece önemli. Ancak günümüz koşulları ne yazık ki her zaman buna olanak tanımıyor. Böyle olunca da dışarıdan antioksidan desteğine ihtiyaç ortaya çıkıyor. Folik asit, C vitamini, E vitamini, çinko, selenyum, beta karoten, CoQ10, likopen, B vitaminleri, kuvarsetin yaygın olarak bildiğimiz antioksidanlardır. Bunların her birini farklı besin kaynaklarından da temin edebiliriz. Örneğin yumurta B12 ve D vitamini kaynağıdır. Fındık, chia tohumu, kabak çekirdeği, ceviz omega-3, çinko ve E vitamini bakımından zengindir. Demir ve B12 vitaminini kırmızı etten alabiliriz. Ispanak, karalahana, pazı benzeri koyu yapraklı sebzeler demir, folik asit, B6 vitamini ve E vitamini içerir. Balık ve deniz ürünlerinde D vitamini, omega 3, çinko, selenyum, B12 vitamini ve CoQ10 bol bulunur. Elma ve soğan kuvarsetinden, mercimek, fasulye, nohut ve diğer baklagiller de demir ve folik asitten zengindirler. Likopen için domates, karpuz, kayısı önerilir. Turunçgiller ve koyu yeşil yapraklıların yanı sıra çoğu sebze ve meyve C vitamini kaynaklarıdır. Antioksidanları besinlerden edinebileceğimiz gibi hazır prepartlardan da destek alabiliriz. Ne yazık ki bozulan çevre şartlarının toprak ve suyun içeriğini de etkilemesi nedeniyle doğal besin kaynakları vitamin ve mineral bakımından yetersiz kalmakta. Hazır preparatlar bu eksikliğin giderilmesinde oldukça faydalıdırlar.
Bununla birlikte antioksidanların çok dikkatli kullanılması gerekir. En güveniliri bunların doğal gıdalarla alınmasıdır. Çünkü mükemmel işleyen mekanizmasıyla vücudumuz ne kadar gerekiyorsa o miktarda antioksidanı seçerek kabul eder, fazlasına müsaade etmez. Hazır preparatlar ise kontrolsüz alınırsa bazı maddelerin fazlaca birikmesi nedeniyle yan etki yapabilir. Bazı antioksidanların ise tek başına etkileri yokken, yanında yardımcı ürünlere de ihtiyaç bulunur. Örneğin E vitamininin etkisi, C vitamini ile alınırsa daha fazla olur. DNA hasarlarının tamirinde Folik asitin yanı sıra çinko ve selenyum desteği de gerekir. Diğer yandan, aşırı doz E vitamininin karaciğer için toksik olduğu gösterilmiştir. Kuvarsetinin yüksek miktarlarda tam tersine DNA hasarını artırıcı etkisi ortaya çıkabilir.
Netice olarak antioksidanlar hayat kalitesi ve üreme sağlığı bakımından son derece önemlidir. Ancak bunlar rastgele alınan ampirik bir tedavi olarak görülmemeli. Önce spermlerdeki sorunun nedenini bulup, o nedenin düzeltilmesine yönelik uygun antioksidan kullanılırsa faydalı olacaktır. Aksi takdirde sonuç alamayacağımız bir masraf olarak kalır.
Paylaş