Paylaş
Genel Cerrahi ve Cerrahi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İlker Sücüllü, toplumumuzda sıklıkla görülen ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen kıl dönmesi hastalığı ile ilgili görüşlerini aktarıyor.
Hastalığın nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, çoğunlukla kabul edilen görüşe göre, cilt altına nüfus eden kılların öncelikle bir kist oluşturması, sonrasında derinin bu kılları yabancı cisim olarak algılayarak kistin enfekte olması ile ortaya çıkması süreci söz konusudur.
Uzun süre oturularak yapılan işlerde çalışılmak, dar-sıkı kıyafetler giymek, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kıllı vücut yapısına sahip olunması, kişisel hijyene özen gösterilmemesi gibi durumlar kıl dönmesinin ortaya çıkması için zemin oluşturur.
Kıl dönmesi kendini ilk olarak apse ve akıntı olarak belli eder. Hastalar sıklıkla kuyruk sokumunda akıntı, kanama, kaşıntı ve ağrı gibi şikayetlerle hekime müracaat eder. Ancak hastalık bazen kistin enfekte olması ve kendiliğinden boşalamaması durumunda apse şeklinde de kendini gösterebilir. Akut pilonidal apse olarak da isimlendirilen bu durumda acil drenaj gerektiren cerrahi müdahaleye ihtiyaç vardır.
Kıl dönmesi en çok kuyruk sokumu bölgesinde görülür. Bunların haricinde;
• Göbek bölgesi
• Koltukaltı bölgesi
• Yüz bölgeleri
• Bacak bölgelerinde de kıl dönmesi görülebilir.
Kıl dönmesinin tedavisi cerrahidir. Hastalarımızın bize sıklıkla sorduğu sorular “Bu nedenle geçirecekleri ameliyattan sonra ağrı olup olmayacağı ve sürekli pansuman ihtiyacının gerekip gerekmediği” şeklindedir. Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki güncel cerrahi yaklaşımımızda hastalık ne kadar ilerlemiş olursa olsun eğer şartlar uygunsa ameliyathane ortamı gerektirmeyen, lokal anestezi altında yapılabilen uygulamalar ile kıl dönmesi tedavi edilebilir. Bu tedavi yöntemleri ile iş gücü kaybı en aza indirilir ve hastalarımız hemen ertesi gün işlerine dönebilir. Kıl dönmesinde uygulanacak tedavi yöntemi ne olursa olsun her zaman tekrarlama olasılığı bulunur. Tekrarlama riskini en aza indirmek için hastaya en uygun cerrahi girişim yönteminin belirlenmesi ve titizlikle uygulanması, ameliyat sonrası dönemde de hastaların önerilerimizi dikkatle uygulaması gerekir.
Kişisel hijyene dikkat etmek hastalığın önlenmesi veya yapılacak tedaviden sonra nüksün engellenmesi açısından büyük önem taşır. Zeytinyağlı doğal sabunlar ile tahriş edilmeksizin kuyruk sokumunun dökülen kıllardan ve kirden arındırılması, uzun süre oturularak yapılan aktivitelerden uzaklaşılması, kilo verilmesi ve egzersiz yapılması bu önlemler için örnek verilebilir. Ayrıca cerrahi işlem öncesi ve sonrasında çeşitli epilasyon yöntemleri ile bölgenin kıllardan arındırılması büyük önem taşır.
HÜRRİYET AİLE ÖZEL
Paylaş