Paylaş
Hayatımızın her anına ve alanına girmiş teknolojinin çocuklarımızda, ev ortamı kadar vakit geçirdikleri okul iklimine de etkisi tartışmasız bir gerçektir. Eğitim politikalarına baktığımızda gelişen teknolojiye ayak uydurmak ve güncelden kopmamak adına teknolojiye yönelik birçok yatırım ve eylem planı ülkemizde olduğu kadar dünyada da oluşturulmaktadır. Elektronik ortamca zenginleştirilmiş eğitim programlarının yıllardır bazı özel okullarda yer aldığı ve bu aladan yenilikçi çalışmalar yapılması için fonlar ayrıldığı bilinmektedir.
Google, Apple veya Microsoft okulu olma ve LMS (Öğrenme Yönetim Sistemleri) gibi çözüm odaklı sistemlerde de yeniliklere ayak uydurmak, sürekli güncel kalma konusunda endüstri 4.0 ve sonrası için önem arz etmektedir. Bizler daha elektronik ortam aracılığı ile zenginleştirilmiş (E-Zengin) eğitim çalışmalarına uyum sağlamaya çalışırken ve yeni yeni bir şeyler yapmak için çalışma grupları oluştururken, Covid-19 günleri bizlere E-odaklı sistemden E-Yoğun sisteme geçilmesinin çocukların okul ikliminden kopması adına gerekliliğini göstermiştir.
Teknolojinin bu denli baş döndürücü gelişimiyle evrimsel gerçeklerin göz ardı edilmesinden kaynaklı, toplumların yeni sisteme ayak uyduramaması kuşak çatışmalarını tetiklemekte ve ilk insandan bu yana her bir parçamızda olan sosyallik kavramını, çoklu duyularla birlikte birebir deneyimlemeden uzaklaşarak sanal bir şekilde tecrübe etmemizi gerekli kılmaktadır. “Hands on, Minds On” dediğimiz bütün duyuları kapsayan deneyim tabanlı sosyal öğrenmeye alışık genetik mirasımız, Alfa kuşağı çocuklarımız ile yeni normale direnmektedir.
Dünya genelindeki çalışmalara baktığımızda bir çözüm yolu arandığı aşikardır. Ancak bizler geleneksel eğitim sistemi için bu kadar arayış içindeyken, toplumun çok az bir kesimini temsil eden, geleceğin lider kadroları olarak görülen, akademik olarak farkındalıkları yüksek, entelektüel birikimleri fazla, sosyalleşmesi konusunda da farklı yöntemlerle desteklenip akranları veya kendini ait hissettiği arkadaş grupları ile iletişim içinde olması gereken, ortalamanın üzerinde, hızla öğrenen üstün potansiyelli çocuklar için neler yapılabileceğini ele alma vaktimiz gelmedi mi?
Yıllar önce eğitim fakültelerinde konuşulmaya başlanmış ve geleneksel öğretimin önüne geçememiş bir yaklaşım olan Blended Learning (Harmanlanmış Öğrenme) modeli bu süreçte tekrar gündeme geldiği için, bu hafta, Blended Learning modeline farklı bir bakış açısı kazandırmak ve üstün potansiyelli çocuklar üzerindeki etkisini ele almanın faydalı olacağını düşündüm.
Blended Learning (Harmanlanmış Öğrenme), online eğitim materyalleri ile online etkileşim içerikli, öğrenmenin bir kısmını geleneksel (yüz yüze) eğitim ile birleştiren yaklaşımdır. Fakat, teknoloji yazılımlı bu öğrenim biçimi, her sınıfta bilgisayar olmasından veya her çocuğun tableti olmasından öte bir kavramı temsil ettiği unutulmamalıdır. Yöntem, eğitimin yer ve zaman kısıtlamasını ortadan kaldırmayı, öğrenci deneyimlerine dayanan biçimleri ile öğretmen rolünü yeniden dizayn etmesine olanak sağlayarak, geleneksel birçok yaklaşımı terk etme ve oluşan “big-data”dan faydalanıp yaşadıkları coğrafyaya göre yeniden şekillendirmeleri gerekmektedir.
Hem geleneksel hem de online verilecek eğitimlerde öğretmenlerin öğretme stillerini, öğrencinin öğrenme stiline adapte etmesi kolaylaşacaktır. Öğrenciler, kendilerinin elde edeceği yeni deneyimleri yapılandırırken, öğrenme anında ortaya çıkan güçlü ve zayıf yanları desteklemek adına ve neler yapılabileceği konusunda başta sınıf öğretmenleri olmak üzere, branş öğretmenleri, rehberlik servisi ve okul yöneticileri de bir çaba içinde olmalıdır. Öğrenme sürecinin düzenli geri bildirimler ile desteklenmesi olası tıkanmaların önüne geçmelerini sağlayacaktır.
Öğrencilerin öğrenim hızlarındaki değişim, standart eğitim ortamlarındaki performanslarına nazaran daha esnek yapıda ve kişiye özel olacağından, bu süreçteki her türlü tutum üstün potansiyelli çocukların gelişimlerinin holistik olarak değerlendirilmesi yönünde bizlere yol gösterici olabilir.
Harmanlanmış öğrenimin en önemli faydası, öğrencileri öğrenim süreçlerinde aktif etmek, meşguliyet vermek ve deneyim kazandırmaktır. Öğrencilerin araştırma ve proje tabanlı çalışmalarında teknolojiyi verimli kullanmayı öğrenmesi, öğretmenlerin ders işleyişlerine yeni boyutlar kazandırması, her iki tarafın bilişsel yeterliliklerini zorlayıcı ve olumlu yönde geliştirmesi açısından harika bir fırsattır.
Harmanlanmış öğretim, temelinde beceri ve ustalık gerektirir. Öğrenciler müfredat dışında birçok konuya değinme ve öğrenme imkanına sahip olmaktadırlar. Verilen proje ve ödevlendirilmeleri tamamlayan öğrenciler bir üst konuya geçerken, öğrenme hızlarından kaynaklı belki de birkaç konu ileride olabileceği için nevi şahsına münhasır, özerk anayasası olan çocuklarımıza yönelik sorunların minimize edilmesi adına her bir sürecin ustalıkla planlanması gerekmektedir.
Otonom öğrenme ile öğrenen üstün potansiyelli çocuklarımıza, öğretmenleri tarafından özel ilgi gösterilmesi, kendi “Rönesans”larını gerçekleştirmeleri için desteklemeleri, iyi bir rehber ve mentor olmaları yeni E-okul iklimi sürecinde önem arz etmektedir.
Otonom (özerk) öğrenen çocuklar, pasif alıcı olmadıkları gibi mevcut her bir durumu sorgularlar ve entelektüel birikimleri birçok yüksek statü sahibi yetişkinlere göre daha fazladır. Geleceğin lider kadrolarında yer alacak olan bu tarz öğrencilerin eğitimlerinde evrensel ahlak yasalarına gerekli önem gösterilmeli ve planlanan bireysel programlar çerçevesinde harmanlanmış öğretimle ilgili aile katılımları ve geri bildirimleri göz ardı edilmemelidir.
Paylaş