Paylaş
Mutlu bir yuva herkesin hayalidir. Her yıl binlerce insan evlilik hazırlıkları yapar ve birbirlerine bir ömür boyu beraber olacaklarına dair sözler verirler. Kimse, "Ölüm bizi ayırana kadar" sözünün "Hakim bizi ayırana kadar" sözüne dönüşmesini beklemez. Yalnız, ayrılıkla sonuçlanan evlilikler azımsanamayacak kadar fazladır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2018 yılında açıkladığı verilere göre boşanma oranı son bir yıl içerisinde %10.9 artış gösterdi. Hal böyle olunca boşanma sonrası destek alma ihtiyacı olan ailelerin sayısı da arttı.
Her ilişki nasıl ki kendine has özellikler taşırsa her ayrılık da kendine özgüdür. Bazı çiftler ayrılık sonrasında dost kalmayı başarırken, bazıları birbirlerinin ismini duymaya dahi tahammül edemez. Ayrılık sonrası kişinin psikolojisini etkileyen en önemli unsur tam olarak budur. Zor ayrılıklardan sonra kişilerin yıpranmışlığının daha fazla olacağı düşünülür. Var ise çocuğun akıbeti ile ilgili kararlar, yaşanılan ev ve diğer mülklerin ayrımı, ailelerin sürece karşı verdikleri destek, var olan düzen değişikliğinin büyüklüğü ayrılığın zorluk derecesini etkiler. Ayrıca, ayrılık sonrası psikoloji ile ilgilenirken çiftin beraber oldukları dönem yaşanılan ruh sağlığı da önem teşkil eder.
Bir ilişkinin nasıl başladığı, nasıl biteceğine dair ipuçları gizler. Bu sebeple çifti iyi analiz etmek ve birbirleri ile nasıl bir ilişki yürüttüklerini anlamak, ayrılık sonrası yaşanması muhtemel psikolojik problemleri de daha rahat analiz etmemizi sağlar.
Uzun süreli birlikteliklerden sonra yaşanılan ayrılıklar, ardında kaygılı bireyler bırakabilir. Simbiyotik ilişki yürüten çiftler, ayrılık sonrasında bireyselleşme sorunu yaşayabilir, alıştıkları düzenin sarsılması, hayata karşı endişelerini arttırabilir. Ayrıca var ise çocuğun ruh sağlığı ile ilgili kaygılar kendilerini yetersiz bir ebeveyn olarak hissetmelerine sebep olabilir.
Bazı çiftlerde endişe yerine çökkün ruh hali ve hayata karşı isteksizlik görülebilir. Ayrılık, kişiyi umutsuzluğa sürükleyebilir. Bu ruhsal durumun uzun sürmesi halinde kişide depresif bozukluktan şüphelenilebilir.
Ayrılık sonrasında yaşanılan ruhsal durum, ayrılık şekli ile de ilişkilidir. Aldatılma ile biten bir ilişki ile anlaşarak ayrılma kararı verilen bir ilişki sonrasında yaşanılan psikolojik problemler aynı yoğunlukta olmaz. Buna karşın, ayrılıkların büyük bir kısmı ardında bireysel problemler bırakır. Kişinin kendine güveni, kendine karşı duyduğu sevgi ve saygı ayrılık sonrasında etkilenebilir.
Ayrılık kararı veren çiftler, bu süreç içerisinde psikolojik bir problem yaşamak istemediklerinden bahseder ve olası depresif ruh halinden ve olası kaygı bozukluklarından uzak durmak adına, neşeli davranışlar gösterip psikolojilerinin etkilenmediklerini kendilerine ve çevrelerine ispat etmeye çalışırlar. Yalnız bu yalancı iyilik hali, uzun vadede daha büyük problemlere sebep olabilir. Yaşanılan sürece uygun ruh haline sahip olmak, psikolojik sağlık için gereklidir. Nasıl ki yeni evli olunan dönem çiftlerin mutlu olmasını bekliyorsak, ayrılık sonrasında da çiftlerin biten ilişkilerinin ardından gerekli şiddet ve uzunlukta yas tutmalarını bekliyoruz.
Eğer ayrılık sonrası yaşanılan depresif ve kaygılı süreç kişinin hayat fonksiyonlarını etkiliyorsa o noktada psikolojik destek almasında fayda olduğunu düşünüyoruz.
Boşanma sonrasında yaşanılan yas süreci sağlıklı bir şekilde atlatıldıysa ve kişi hayatını kendi başına idame ettirebilecek ruh sağlığına kavuştuysa, artık yeni bir ilişkiye de hazır demektir. Kimi çift, ayrılık sonrasında bireyselleşmekte o denli zorlanır ki, giden eşinin yerine hızlıca birini koymak ister. Yalnız bir insan olmanın kendisine uygun olmadığını düşünür ve bu sebeple yeniden bir ilişkinin parçası olmayı ister. Bu durum yanlış bir birlikteliğe sebep olabilir. Aksine, kişi yeni bağımsızlığının içerisinde mutlu ve kendi başına dünyayı göğüsleyebiliyorsa, hayatında ilişkiye ihtiyaç duyduğu için değil, tanıştığı insanla beraber olmak istediği için oluyorsa, yeniden başlamaya hazırdır.
Paylaş