Paylaş
Evlilik birliğinin yasal olarak sona ermesi hali olan boşanmanın gerçekleşebilmesi, gerekçeli olması kaydıyla mümkündür. 4721 sayılı Medeni Kanun’da boşanma sebepleri olarak özel boşanma nedenleri ile genel boşanma nedeni sayılmıştır. Bu nedenlerden ilki zina sebebiyle boşanmadır. Zina sebebiyle boşanma 161. maddede belirtilmiştir. Maddeye göre; “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.” Zina eşlerden birinin eşinden başka biri ile bilerek ve isteyerek cinsel münasebette bulunması olarak tanımlanabilir.
Evlilik birliği temelinde güven esasına dayandığı için eşlerden birinin bu güven esasını zina ile sarsması boşanma sebebi olarak sayılmıştır. Yüksek Mahkeme kararlarında boşanmanın gerçekleşmesi için somut olarak zinanın ispatlanmasını aramamıştır. Eşlerden birinin bu yönde şüphe uyandıracak hareketlerinin olması halinde dahi Yüksek Mahkeme boşanma kararı verilebileceğini kabul etmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2009/11464 E. 2010/15575 K. 2809.2010 tarihli kararında “Eşlerden birinin, diğer eşin evde olmadığı zamanlarda eve yabancı birini alması meşru bir amaca yönelik olduğu kanıtlanmadan zinaya delalet eder” diyerek somut zina şüphesinin dahi boşanmaya gerekçe yapılabileceğini kabul etmiştir. Bu kararda bahsedilen meşru amacın ne olduğu yine bir başka Yargıtay kararında somutlaştırılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararına göre; “Kocası evde bulunmayan kadının evine doktorun girmesi ve birlikte oturmaları zina yaptıklarına kati delil olmaz.” Evde bulunan yabancı şahsın meşrutiyeti kanıtlandığında zinaya gerekçe yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Zinanın boşanma nedeni sayılabilmesi için zinayı yapan tarafın kusurlu olması gerekmektedir. Kişi uyuşturucu madde etkisiyle, cebir veya tehdit vb. gibi iradesini sakatlayan unsurlarla cinsel ilişkiye zorlanmış ise bu durum zina oluşturmaz ve zina nedeniyle boşanmaya gerekçe yapılamaz.
Zinanın boşanma nedeni sayılmasının temel nedeni Kanunu’n 185. maddesinde belirtilmiştir Bu maddenin son fıkrası “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık olmak ve yardımcı olmak zorundadır” diyerek eşlerin birbirine sadık olmasını evliliğin temellerinden biri olarak saymıştır. Zina en ağır sadakatsizlik halini oluşturmaktadır. Her ne kadar zina cinsel sadakatsizlik olarak tanımlansa da duygusal sadakatsizlik de bu minvalde değerlendirilerek boşanmaya gerekçe yapılabilir. Zina yapan taraf bu durumu dava esnasında kabul (ikrar) etse dahi bu durum kesin hükme konu edilemez. Zira kanunun 184/4 maddesi ikrarın ispatlanmadıkça hakimi bağlamayacağı hükmünü getirmiştir.
Zinayı kadının veya erkeğin yapmış olması hukuk mantığı içinde fark göstermez. Zinada eşitlik kuralı olarak adlandırılan bu ilkeye göre zinayı kadının veya erkeğin yapmış olması zinayı mutlak boşanma sebebi olmaktan çıkarmaz. Zina affedilmedikçe mutlak boşanma sebebidir. Ancak affeden tarafın da artık bu gerekçe ile dava hakkının olamayacağını kabul etmesi gerekir. Zira kanuna bu doğrultuda bir hüküm getirerek 161. maddenin son fıkrasında “Affeden tarafın dava hakkı yoktur” demiştir.
Zinadan kaynaklı boşanma davası açma hakkı, zinanın öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halükarda 5 yıl geçmekle zaman aşımına uğramaktadır. Bu süreler içerisinde zina nedeniyle boşanma davası açmayan taraf dava açma hakkını kaybetmektedir.
Paylaş