Paylaş
Başımıza kötü bir şey geldiğinde “Önce sağlık” der, teselli buluruz. Kendimiz için, sevdiklerimiz için şükrederiz. “Unutmamamız gerek” diye nutuklar atar; bir süre sonra unutur, tekrar notlar, rakamlar, şekiller arasında kaybolur gideriz. ‘Ayşe’nin arabası’, ‘Fatma’nın evi’, ‘Sevgi’nin gittiği tatil’ derken, çocuğumuzun karnesi hepsinin önüne geçiverir bir anda. Oysa, bir anda ortaya çıkmıyor bu karne! “Takdir almış, teşekkür almış, kırığı varmış”… Bir kağıt parçası günlerce sevinç ve üzüntülerimizin nedeni olur artık. Tamam, önemsiz olduğunu söylemiyorum ama; karalar bağlayacak, yemeden içmeden kesilecek, çocuklarımıza her lafın başında hatırlatacak kadar da önemli olmamalı bu kağıt parçası.
Seksenlerde, çevremizdeki tüm komşular el dokuma halılarını atıp evlerine duvardan duvara fabrika halısı kaplatmaya başlamıştı. Doğrusu, güzel de görünüyordu. Fakat sonra; alerjik astım diye bir hastalık çıktı ortaya. Çocukların gözleri yaşarıyor, burunları akıyor, nefesleri hırıltılı bir hâl alıyordu. Doktorların uyarılarından çok zaman sonra vazgeçildi, bu halı kaplatma merakından.
Halı meselesinde olduğu gibi çocuğa davranış konusu da zaman zaman değişebiliyor. Uzmanlar farklı önerilerde bulunabiliyor.
Şimdi de, “Çocuklara tatilde ödev verilmeyecek” deniyor. Buna çocuklardan çok ebeveynler sevindi. On beş gün dinlenecekleri için, onların sırtlarından da büyük bir yük kalktı.
Çocuklara ödev verilmemesi, onların kitaptan ve kalemden uzak durmaları anlamına gelmez. “Karnen çok güzel olduğu için on beş gün hiç kitap okumana gerek yok” ya da “İstediğin kadar bilgisayar oynayabilirsin” gibi ilginç cümleler duyuyoruz anne babalardan. Lafı dolaştırmadan söyleyelim; bu, yanlış bir ödül anlayışı! Karne nasıl olursa olsun, ona çok büyük anlamlar yüklememeliyiz. O yarıyıl için, bir ölçme ve değerlendirmeden başka bir şey değil ki karne…
Biz, kendilerini keşfetmeleri için, çocuklarımıza ortam sunmalıyız. Matematikte başarısız olan bir çocuğun, sözel alanda harika işler çıkarmayacağını nereden biliyoruz?! Bu yönde destekleyip onun gelişmesini sağlayabiliriz.
Öz güven nadide bir mücevher gibi, onu zedelenmekten kaçınmalıyız. Ebeveynler okuduklarından yola çıkarak kırık not karşısında her ne kadar bağırmayacakları sözünü verseler de, çocuğun kimi rahat tavırları, onların gözünde kabahat olur. Laf söylemekten geri kalmazlar.
Çocuklarımıza sınırlar da koyarak, fiziksel ve sözel anlamda zarar vermeden, becerilerini geliştirmeleri için fırsatlar verelim.
Çocuklarımızla mutlu bir tatil geçirelim…
Paylaş