Paylaş
Boşanma, ailedeki herkes için zor bir süreçtir.
Bu çembere iki tarafın büyükleri (halalar, dayılar, teyzeler) de dahildir.
İsmi geçen büyüklerin bir kısmı hakikaten sorunu çözmek için dahil olurken bazıları da işgüzarlık yapmayı yeğlerler.
Zaten kelime anlamı olarak bile yeterince sevimsizdir boşanmak.
Bir atın koşumlarından boşanması dediğinizde nasıl delibaş, ne yapacağını ve nereye saldıracağını bilemeyen bir figür gelirse aklınıza, insanlar için ”boşanma” kelimesini kullanmak da incitici olabilir etimolojik olarak.
Belki boşanmak kelimesi yerine "eşlerin ayrılması" tanımını kullanmakla başlayabiliriz yeni adıma… Ayrıca bizler yasal boşanmayı / ayrılmayı öyle ya da böyle başarabiliriz belki... Ama duygusal boşanmayı aynı kolaylıkla gerçekleştirebilir miyiz?
Anne ve babalık çemberi ile karı ve kocalık çemberi birbirlerine hiç değmezse boşanma başarılı atlatılabilir.
Bir arkadaşım, eşinden ayrılalı on yıl olmasına rağmen her buluşmamızda “bizim rahmetli” sözü ile başlayan, fıkra tadında hikâyeler anlatırdı. "Zamanında ona en güzel börekleri yaptım, hiç mutlu edemedim ama boşandıktan sonra fırında unuttuğum böreğe övgüler yağdırdı" demişti bir keresinde…
Ah insanoğlu…
Ah bizler…
Her evliliğin rengi, tıpkı çocuk yetiştirmede olduğu gibi farklıdır.
Aynı renk olsa bile, kendi içinde ton farkı vardır.
Bireylerin evlilik anlayışı, evlilikten beklentileri, ilkleri, olmazsa olmazları farklıdır.
Birinin birinci sırada olan önceliği, diğerinin onuncu sırasında yer bulur.
Evlilik bir anlamda bu yüzden denge sanatıdır.
Adına aile denen çatıdan birinin boşanma sonucu ayrılmasıyla, diğer tarafta kalan çocukta endişeler başlar. Bu da doğaldır. Ama asla aşılamayacak problemler değildir.
Çocuk, boşanma olayından ürker. Anne ve babasını kaybetme endişesini taşır.
Çocuklar bencildir ve akla gelmeyecek soruları kendi zihin gelişimlerine paralel olarak aynı anda sorabilirler ."Beni de boşarlar mı?" ya da "Bu olayda benim de payım var mı?" diye düşünür birçok çocuk...
Anne ve babanın boşanmaya bakışıyla çocuktaki belirsizlik şiddeti de artar ya da azalır.
Çocuklarımızı “üzmemek” adına bu gelişme onlardan saklanmamalıdır.
Çünkü yaptıklarınız, bu durumu travmaya dönüştürebilir.
”Hiç belli etmiyoruz” desek dahi beden konuşur.
Çocuklarımız da bunu iyi okurlar.
Onlar olan biteni duymak, kendini güvende hissetmek ister.
Peki, bu durum çocuğa nasıl söylenmeli?
Çocuğun yaşına göre kısa cümlelerle yaşanılanlar anlatılmalıdır.
Ebeveynler, çocuktan taraf olması istenmemelidir.
Karşı taraf asla kötülenmemelidir.
Çocuktan ”özür diler tavra” girilmemelidir.
Ruh sağlığını korumak adına ”abartıya” kaçılmamalıdır.
Kızgınlık anında, ”Biraz da baban / annen baksın yeter ”gibi, örseleyici sözlerden kaçınılmalıdır.
Boşanma olayı yaşandı diye cezanın yerinde ve zamanında kullanımı atlanmamalıdır.
Çocuk örselenmesin diye, anne ve babanın birbirlerinde kalması, yemeklere çıkması, "İyi bir karı koca olamadık ama, iyi arkadaş olduk" mesajını abartmaları modern olma adına yanlıştır.
Her şey kararınca olmalıdır.
Kaş yapalım derken, göz çıkartmamalıyız.
Doktorun yazdığı ilacı ya hiç almayız ya da çabuk iyileşmek adına hepsini iki günde bitiririz.
Ne olur abartmayalım!
Daha doğru bir ifadeyle;
İfrattan tefrite kaymayalım…
Paylaş