Gülin Kayalı
Gülin Kayalı
Gülin Kayalı

Işıltılı hayatlar peşinde

Sindirilmeden gelen öz güven teflon tavada kayan yumurtaya benzer.

Haberin Devamı

Gözüm televizyona takılıyor. Bir kız, güzel bir kız, anlatıyor, anlatırken sıkılıyor. Daha yeni tanıdığı, tanıştığı bir ortam. Kendini, hayattan beklentisini anlatıyor. Üstü başı sıradan, sokakta dışarıda sık sık görebildiğimiz türden. Konuşmakta zorlanıyor, cümleleri karıştırıyor, geçmişini anlatırken ağlıyor. Geleceğe dair hayalleri var. Her şey çok güzel olsun istiyor. Hani kızların ilk gençlik hayalleri vardır ya; kabarık etekli gelinlik ve pembe panjurlu ev.

Program bitiyor. 

Işıltılı hayatlar peşinde

Ertesi gün yine o kız… Utangaç, mahcup. Kartpostal tadında hayallerini anlatıyor. Yine konuşurken zorlanıyor, özlemleri aynı. “Beni sevsin, anlasın, saygı duysun, bir de mümkünse başımızı sokacak bir evim olsun’’ diyor. Bir de “Çiçek getirsin, sürprizler yapsın’’... Kadının aileye katkısı, onun da çalışması, çorbada biraz tuzunun olmasından hiç bahsetmiyor.

Haberin Devamı

Aradan günler geçiyor. O kız mı, değil mi, anlamakta zorlanıyorum.

Saçlar değişmiş; sarı, sapsarı… Kıyafet değişmiş...

En önemlisi de, o cılız, zar zor çıkan titrek ses gitmiş. Kızımız etrafa bağıran, akıllar veren “Ben olsaydım’’ diye başlayan ansiklopedik cümleler kuruyor.

 Işıltılı hayatlar peşinde 

Gelen tâliplerini görmeden, teşekkür edip yolluyor. Hani biz, küs olduğumuz biri kapımızı çalsa, onu bile, ikramda bulunmadan göndermezdik ya! Ne oldu bize? Sindirilmeden gelen öz güven teflon tavada kayan yumurtaya benzer. “Paraya hiç önem vermem” diyen o masum kız, şimdilerde “Parasız hayat olmaz” diyor.

Evlenmek istediği kişi için, “Yaşı yaşıma uygun olsun” derken utanarak konuşan kız; “Yaş hiç önemli değil, ben zaten büyüklerle daha iyi anlaşırım” diyor.

Onurlu olmak,

Gururlu olmak,

Hak ettiği kadarını almak, artık raflarda...

İşin acısı; hep belgesel ve haber izleyenler de bunları seyrediyor şimdi. Sorduğumuzda, ‘’Kafamı dağıtıyor, eğlendiriyor’’ diyorlar.

Haberin Devamı

Hep yanlışı görmek, alıştırır, kanıksatır. Yanlış doğrunun yerine geçmese de, zamanla kabul edilebilir olur.

Beni üzen; bu düşünceye sahip gençlerimizin çocuk sahibi olduklarında, onlara ne öğretecekleri!

Bu bakışla şekillenecek yarınlar; bizi, yurdumuzu ileriye nasıl taşıyacak?!

Dostluk, arkadaşlık, yardımlaşma, paylaşma; onlar için ne ifade edecek?!

Çay demler gibi, basitçe eskisi gibi olsak isterdim. Bunun için, geçmişin güzelliklerini hatırlamak değil, unutmamak gerek! Geçmiş güzelliklerse, sadece çocukluk ve gençlik anılarımız mı?

Hayır tabii ki!

Sevgiye dayalı ilişkilerde de, saygının şart olduğunun bilindiği, içtenliğin ve ruh güzelliğinin gösterişten, maddî zenginlikten önde tutulduğu, ışıltılı hayatlar peşinde, gönüllerin karartılmadığı geçmiş güzellikler...