Paylaş
Çocuk yetiştirmek, büyütmek üzerine yüzlerce kitap yazılmıştır. Çünkü anne ve babalar çocuklarını en güzel şekilde yetiştirmek, büyütmek ister.
Her ailenin çocuk yetiştirme rengi farklıdır. Aynı renkte olsalar bile ton farkı vardır!!!
0-1 yaş dönemindeki çocuklar, bebekler ihtiyaçlarının hemen giderilmesini isterler. Çünkü bu dönemdeki çocuğun antenleri çevreye değil yalnızca kendine dönüktür. Acıktığında ağlar, susadığında ağlar, altını ıslattığında ağlar, uykusu geldiğinde ağlar. O kimseye uymaz herkes ona uysun ister. Bu da çok doğaldır.
Anneler zamanla çocuğunun ağlama tonlamalarını bile ayırt etmeyi öğrenir. Eh, annelik hem zor zanaattır hem de hakikaten Allah vergisidir…
1-3 yaş döneminde, tuvalet eğitimi başlar. Yine bu dönem inatçılıkla özdeşleşmiş 2 yaşı da barındırır. Çocuk 2 yaşında anne ve babayla sürekli çatışır. Sizlerin “hayır” yanıtınızı “evet”e çevirmek için sonuna kadar mücadeleyi bırakmaz. Bu dönemde, aile çocukla sürtüşmeye girmeden, disiplini de oluşturmalıdır.
Anne babalar bu dönemde kesinlikle kendi aralarında tutarlı olmalıdır. Birinin ”evet” dediğine diğeri yanlış bile olsa çocuğun önünde “hayır” dememelidir. Çocukla ilgili tutumlar, kararlar, misafir varken ya da dışarıdayken çevre baskısı ile değiştirilmemelidir. Ailenin tutumu genellikle affetme ve çocuğun istekleri yönünde olur, “peki bu seferlik çok güzel davrandığın için süreyi kısa tutuyorum” gibi. Çocuk bu yolu öğrendikten sonra dozu arttırır. Eh, hayattaki her şeyin aşırı dozu tehlikelidir. Burada katılıktan değil tutarlılıktan bahsediyoruz.
Anne ve babalar çocukları ile dışarıya çıktıklarında ve aralarında bir sürtüşme olduğunda galip çoğu zaman çocuktur. Çocuk yaptırmak istediği şeyde ağlar, yapılmadığında sesi biraz daha yükselir, yine istediğine ulaşamazsa kendini yere atar. Anne baba onu susturmak için dediğini yaparsa olay bir kez daha çocuğun galibiyeti ile son bulur. Genellikle bir sonraki dışarı çıkışta, aynı gelişmeler şiddetini artırarak tekrarlanacaktır. Çocuğun gözünde verilen tek bir taviz, hep gibi algılanır.
Bir diğer yanlış tutum da, çocuk doğduktan sonra anne ve babanın ikili ilişkilerini unutup, çocuğu merkeze koyarak etrafında pervane olmalarıdır. Bahanemiz de hazırdır… “O daha çocuk / onun bize ihtiyacı var” gibi.
Gözler çocuktan uzaklaştığında huysuzlanmanın/tutturmanın şiddeti azalır. Hepimizin çok sık karşılaştığı olaylardan biri de çocuk düştüğünde, seyirci yoksa tepki azdır. Ta ki, annenin “ayyy” sesiyle sahne alan çocuğun ağlaması başlayana kadar…Eh, seyirci varsa, oyunculuğun tadı daha bir ayrıdır çünkü….
Unutmayın ki; hiçbir tiyatro oyunu seyircisiz oynanmaz.
Çocuklarımıza sınırlı bir bahçe sunalım. Misafirlikte, dışarıda bu bahçenin kapısı aralanmamalıdır. Çocuklar özgür olmalıdır, ama sınırları belirgin, kalın çizgiyle belirlenmiş bir özgürlük olmalıdır bu…
Anne ve babalar hiçbir ilişkilerini en üst rafa kaldırmamalıdır. Hele hele çocuklarıyla ilişkilerini… Çünkü üst raf unutulur, tozlanır.Tozlanmayan ilişkilerinizin çok olması dileğiyle…
Paylaş