Paylaş
Çocukluğumuz çok geçmişte kalmasına rağmen, anılarımız tap tazedir. Kimisini gülerek hatırlarken, sanki bu gün yaşamışız gibi; içimizi sızlatan anılar da bırakmayacaktır peşimizi.” Babamın beni çok sevdiğini bilirdim ama bir gün bile kucağına alıp sevmedi, şımarmayayım diye”. “Ben, hayatı üniversiteye gittiğimde öğrendim. Zor geçti ilk günler, hep ağladım. Sonra alıştım” gibi sözleri çok duymuşuzdur.
Bizler çocuklarımızın zihin defterlerine böyle anılar yazılmasın diye ‘az ve çok dengesi’ni kurmalıyız.
Çok çok sevmeliyiz onları. Sevmek çocuğumuzu şımartmaz. Çok sevmek disiplinden uzaklaşmayı getirmez. Disiplinle sevgi birbirine karıştırılmamalıdır.
Çok çok gezin. En büyük anılar gezilerde biriktirilir. Alışveriş merkezleri gezme yerleri değildir.
Çok çok oyun oynasınlar. Onlar hayatı oyunla tanırlar. Hava nasıl olursa olsun, dışarı çıkmalarına izin verin.
Çocuklarımızla, yaşlarına göre anlayacakları şekilde, ilgi alanlarını da dikkate alarak kendi çocukluk anılarımızı çok çok paylaşmalıyız. Bu, onların yaşamsal tecrübelerinin artmasına katkı sağlayacaktır.
Onlara çok çok hikâyeler okuyun. Sonra da, orada geçen doğru ve yanlışları tartışın. Tartışırken kısa ve yalın cümleler kurun.
Çocuğumuzun becerilerini çok çok geliştirin. Yapabileceklerini onun yerine yapmayın. Sabırlı olun, tekrar tekrar denesin. Sabır ve mücadelenin sonunda, başarıya ulaşmanın tadına varsınlar.
Çok titiz olmayın. Titizlikle yaratıcılık birbirine zıttır. Biraz kirlensinler ki; deneyim kazansınlar.
Çocuklarımız çok çok yaşıtlarıyla oynasınlar. Onların oyun arkadaşı olma rolünü seçmeyin.
Anne baba sohbetlerini çok çok yapın ki; çocuk kendini güvende hissetsin.
Bir sonraki yazımda ‘az’ları paylaşacağım sizinle….
Çok çok sevgiyle kalın !
Paylaş