Paylaş
Şimdilerde artık epeyce yaş aldı, "yaşlandı" demiyorum ama ruhu hala genç…
Sabah saat 4’te kalkar; iki kayısı, iki ceviz, bir bardak kefirini içer ve namazını kıldıktan sonra Fatma’sıyla yürüyüşe çıkarlar.
Yürüyüşe gittiklerini bilmesem dönüşlerinde alışverişten geldiklerini sanabilirim.
Çünkü annem her yürüyüşünde kaldırım kenarına bırakılmış sahipsiz eşyaları toplar, bunlar içinden derli toplu olanları yüklenir, enikonu elden geçirir, sonrasında da yıkar, paklar ve ihtiyacı olanlara dağıtır.
Hani abartıyorum sanmayın ama insanlar artık annemlere sipariş verir oldular… "Mutfağım için küçük bir halı bulursanız…" diye başlayan cümle kuran mı ararsınız, hatta hatta renk tercihinde bulunanları mı?
Annem böyle her sipariş cümle sonrasında biraz gülümseyerek "Ekmek buluyoruz ya çok şükür" lafını etmeden de geçmez.
Annem de bütün yaşıtları gibi zamanında kendi deyimiyle “Çok tutum yapmış.”
Babama şeker çuvalından pantolonlar dikmiş, diktiği pantolonları da boyamış…
Çok, daha çok, daha daha çokun anlamının uzun bir süre hiçten biraz fazla olduğunu bilmişler karı koca…
Hiçten biraz daha çok mal varlıkları olsa da paylaşmanın, yokluktan üretmenin mutluluğunu keşfetmişler.
Hayata getirdikleri biz çocuklarına da paylaşmayı ve olanla yetinmeyi öğretmişler…
Bizlere uzman diliyle rol modelleri olmuşlar…
Peki, bugün bizler evlatlarımıza ne kadar rol modeliyiz dersiniz?
Evinize çocuğunuzla oynamaya gelen arkadaşlarını yemek saatlerinde göndermeyerek, çok değerli oyuncaklarını bozulmasın diye saklamayarak çocuklarımıza paylaşmayı, paylaşma becerisini öğretmiş oluruz.
Bunu yapabiliyor muyuz?
O güzel oyuncağın belki kırılmasını ya da bozulmasını engellemiş olurken, çocuğumuzun ruhuna istifçiliği ve bencilliği vermiş oluruz istemeden.
İleride böyle giderse kocasından ya da karısından para saklayan, gizli gizli tapuları üstüne yapan veya iş arkadaşlarından bildiklerini saklayan yetişkin insanların çıkması da çok doğaldır.
Evler değişir, arabalar değişir, gidilen tatil kalitesi değişi …
Onların da çocukları yine aynı duyguları taşır.
Paylaşımsız…
Farkındalığımızı artırmalıyız. Kalıpların markaların insanı değil, insan olmanın, paylaşımcı olmanın hakkını veren bireyler olmalıyız.
Sevgili Heva'cığım bunu başarmış biridir.
Heva benim annemdir…
Ben mi?
Heva’dan öğrendiklerimi hala hayata geçirmeye çabalıyorum…
Bu yazılar da bu çabanın ürünü yalnızca…
Bilin istedim.
Paylaş