Paylaş
Yanlış eğittik çocuklarımızı, yanlış yaptık.
Biz çocukken bizi eğitenler de yanlış yaptı.
Bizi eğitenleri eğitenler de yanlış yaptı.
Biraz daha geriye gidersek bu tarzda onlarca cümle kurabiliriz.
Ailede kız çocuğu ile erkek çocuğunun eğitimini abartılı biçimde farklı yapmak sebep oldu biraz da bunlara… Anne, kız çocuğuna evcilik oyuncakları aldı, çeyiz sandığı doldurulmaya başlandı. Kız çocuğu hayatı oyunlarında prova etti. Büyüyünce de, eve baba gelince anne babanın paltosunu alırken kız çocuğu da babanın terliğini verdi. Erkek çocuğuna da babaya sarılıp, öpmek kaldı.
Çocuklarımız bu davranışlara tanıklık ederek şekillendi. Erkek çocuk mahallenin güzel kızını öpünce, büyüklerde bu durumu abartılı bir övünmeyle eş dostla paylaşma hevesi başlar. Amca ‘’Bana benzemiş!’, baba ‘’Benim gibi çapkın olacak!’’ der gururla. Sonrası bol kahkaha.
Şöyle bir düşünün; Erkek çocuklarının mutlaka anadan üryan bir fotoğrafı da vardır. Kız çocuklarında ZİNHAR böyle bir fotoğraf göremezsiniz.
Bizim evde de durum farklı değildi. Sevgili ağabeyim, çıktığı kızları sıraya koyar, haftalık ders etkinliği misali kızlarla okul önü buluşma programı yapardı.
Biz kızlar mı?
Tabii ki evin namusunu beklerdik.
Neden ağabeylerim değil de bizler bekliyorduk namusu, o zamanlarda hiç düşünmedim. Bana da ‘’Sadece evleneceğin erkekle gez, dolaş!’’ dediler. Öyle de yaptım. Ama başarılı olamadım.
Koca adayım, arkadaşlık teklif ettiğinde ona verdiğim yanıt, kelimesi kelimesine şuydu: ”Kusura bakma, ben evleneceğim adamla çıkacağım.”
Namus bekçiliği görevini asla unutmadım.
Unutturmadılar da zaten...
Ağabeyimin ilk kız arkadaşı için şarkısı da vardı. Neşe Karaböcek’in “Bir öptüm, bir öptüm bir daha öptüm” Bir kaseti baştan sona bu şarkıyla doldurmuştu. Dinlemesi kolay olsun diye.
Böyle şekillenen, büyütülen çocuk ileride evlendiğinde bile kadınlarla olan bu sıcak ilişkisini bitiremez. Devam eder…
Onun için evli olmak bir şeyi değiştirmez. Çocuğunun olması da fark etmez.
Çocuklukta anne ve baba ona gülmüş, keyifle ‘’Benim aslan oğlum!’’, ‘’Benim çapkın oğlum!’’ diye hep sırıtır çünkü.
Yanlış ödüllendirilmiştir… Çünkü…
Böyle yetişen bir erkek için evli olmak bir şeyi değiştirmemeliydi. Ona ilgi gösteren kadına cevap vermek esirgenmemeliydi. Çocuğum varmış düşünmez, evli olduğunu düşünmez. Tehlikeli bir sona gittiğini hiç düşünmez.
Şunları der böyle yetişen bir erkek ömrü boyunca;
Ben böyle büyütülmedim mi? Değişen bir şey yok ki!
Mahallenin çapkınıydım.
Ailenin çapkınıydım.
Eve gelen misafirlere çapkınlıklarımı anlattınız övgüyle.
Şimdi de bir şey değişmedi ki!
Karım da bir anne olduğuna göre ‘’gülsün’’ geçsin şimdi de o zaman...
Aslında olan biteni çok anlamlandırmaya gerek yok.
Bir suçlu yok ki!
O erkeği de bir kadın ve bir anne yetiştirdi.
Belki, karısı da oğullarını böyle yetiştirecekti.
Aldatılma sonrası döktüğü onca gözyaşına rağmen. Olanları da unutarak.
Yanlışı kim yaptı peki?
Ben yapmadım.
Sen yapmadın.
Buldum! Kedi yaptı.
Oysa hepimiz hayatın bir yerinden tutup bir şeyleri değiştirmeliyiz. Bugünden yarına olacak değil, ama? Sevgili hemşehrim lazın dediği gibi “Bir yerden başlamak lazım.’’
Şimdilerde modernlik adına, eşitlik adına kız çocuklarının ilk muayyen günleri kutlanıyor. Eşitliği böyle değil de, onurlu, gururlu, duruşlu insan olmanın altını ve üstünü kalın çizgilerle çizsek nasıl olur?
Kadın ve erkek kimliğini çok çok öne çıkarmadan hayatı gerçek anlamda paylaşmayı öğretsek çocuklarımıza nasıl olur? Kocanın işleri ters gittiğinde kadının para kazanma rolü daha öne çıksa, ama bunu kocaya artı bir şey yapıyor gibi sunmasak…
Kadını evde yemek yapan biri olarak tanımlamasak, kim eve erken gelirse o mutfağa girse…
Kim yeterliyse o koşsa ihtiyaca.
Hayatın bastonları olsak birbirimize.
Yazdıklarım yanlış anlaşılmasın!
Erkekler bir kadına nasıl davranacağını da unutmasa! Kapısını açsa, güzeli de övse.
Biz annelere çok iş düşüyor bu hayatta. Çocuğumuzu yetiştirirken bu kız rolü, bu erkek rolü demeden, doğruların ödüllendirildiği, yanlışların onaylanmadığı, ”sen erkek adamsın” gibi sözlerle cinsel vurgunun sık sık vurgulanmadığı eğitim sistemini unutmasak…
En önemlisi de çocuklarımız bunlara SÖYLEMDE DEĞİL, EYLEMDE tanıklık etse ne iyi olur.
Babalar evlerde PARAYLA, CEZAYLA, SON SÖZLE anılmasa…
Babaların sürekli, HİZMET ALAN kişi olmadığı, o çatıda herkesin düşüncesinin bir anlamının olduğuna, çocuklarımız tanıklık etse ilerisi daha farklı olur herhalde.
İşimiz zor değil, çok zor…
Ama bir yerden başlamak gerek…
Paylaş