Kardeşim Gülnaz’ın anısına…

5 Mart akşamı senden bir mesaj geldi bana…18.47: - Naber, KonuşayMaraj…- “Anlamadım, neyin var?” yazdım.- Kelimen ne bilmiyorum, konuşamıyorum.

Haberin Devamı

Böyle başladı her şey… Bir anda… Ambulansı aradım hemen ve koşarak geldim yanına, hastaneye. Konuşamıyordun. Çok paniklemiştin, ağlıyordun. Kelimeler düzgün çıkmıyordu ağzından. Sakinleştirici iğne yaptılar. Beyin MR’ı, tomografi, kan tahlili derken dedi ki Asistan Nörolog “nörolojik bir şey yok, psikiyatri polikliniğinden randevu alın.” “Nasıl yani” dedim. “Konuşamıyor kardeşim, evet son 1 aydır çok üzüldü çok ağladı ama zaten psikiyatriye ve psikologa gidiyordu ve ilaçlarını kullanıyordu.”

“Psikolojik, bizlik bir şey yok!” dediler.

“Olmaz öyle şey, çok saçma” dedim abime, aldık hemen ruh ve sinir acile götürdük. Acildeki doktor “Sadece psikolojik olduğunu düşünmüyorum, nörolojik de olabilir. Bu gece müşahede altında kalması gerek” dedi. İçim biraz rahatladı. Ama sonra hayatımın en kabus gecesini yaşadım. Sen konuşamadın, tuhaf davranmaya başladın. Ajite oldun, gitmek istedin. Ardı ardına sakinleştirici iğne yapıldı ve birden yüzün kaymaya başladı. Kafan 360 derece dönmeye. Ben panikleyip bağırdım. Ağzından köpükler çıkarmaya ve daha önce hiç duymadığım korkunç sesler çıkarmaya başladın. Ben bağırdım, oradakiler çok sakin şekilde yüzüme baktılar. Sonra beni dışarı çıkarttılar. “Nöbet geçiriyormuşsun, normalmiş. Bu kadar panikleyip bağırmama ne gerek varmış… Ben seni hiç yüzün yamulurken görmemiştim ki!.. Gece yarısı hastane bahçesine çıktım ve hıçkırıklara boğularak ağladım. Annem sürekli arayıp seni soruyordu, ona ne diyeceğimi bilemedim. Şoktaydım. Sonra tekrar girdim içeri, sen yine ajite şekilde gitmek isteyince yine sakinleştirici iğne yapmak istediler. İzin vermediğin için seni bağlamak zorunda olduklarını söylediler. Ne yapacağımı şaşırdım. Annemi arayıp soramadım. Peki demek zorunda kaldım, kendimi çok kötü hissederek. Güvenliklerle birlikte 3-4 kişi seni odaya götürdü zorlayarak. Sen direndin, çığlıklar attın, ağladın. Ben de kapının önünde ağladım. Bağladılar seni yatağa. Sakinleştirici iğne yaptılar bilmem kaçıncı kez… Bütün gece ellerin ve ayakların yatağa bağlı şekilde kıvranarak çığlıklar attın, ağladın… Ben de kapının dışında, bekleme salonunda tüm gece ağladım. Bu nasıl bir şeydi. Dünyam tersine döndü. Ben böyle bir acı görmedim. Kahroldum. Annem aradığında artık hıçkırıklarımı tutamadım ve ona da söylemek zorunda kaldım. Gelmekte ısrar etti ama kesinlikle olmaz dedim, engel oldum gelmesine. Ben bile dayanamazken çığlıklarına, annem nasıl durabilirdi.  Bu şekilde hayatımın en zor gecesini geçirerek sabah oldu.

Haberin Devamı

Sonra seni çözdüler ve güvenlik eşliğinde psikiyatri kliniğine götürdüler. Eşyalarını, ayakkabılarını bana verdiler ve “10 gün görüşme ve telefon yasak” dediler. Neye uğradığımı şaşırdım. “O tuvalete bile gidemez bu halde” dedim. “Biz hallederiz” dediler. Kliniğin asistan doktoru ile görüştüm. “Nörolojik bir şey olabilir, lütfen bunu özellikle araştırın” dedim. “Merak etmeyin nörologlarımız da var, araştıracağız” dedi.

Haberin Devamı

Anneme gittim, yol boyunca ağlayarak. Bir taraftan gece boyunca yaşadıklarımızı düşünerek, diğer taraftan seni bağlamalarına müsaade ettiğim için büyük bir vicdan muhasebesi yaparak kahroldum. Annem beni o halde görünce iyice panikledi. "Ben kızıma gidicem, görücem onu" dedi. "Göstermiyorlar anne" dedim. "Olsun gidicem, bahçede de olsam, orda yanında olucam belki gösterirler" dedi. Ana yüreği işte…

Yedek temiz kıyafet, terlik aldık gittik. Göstermediler tabii… Hasta bakıcıyı tembih ettik, ona göz kulak ol diye… Ve annemin evine geri döndük. Tanıdığım kim varsa yardım edebilecek, ilgilenip bilgi alabilecek herkesi aradım. O gece acaba ne halde, ne yapıyor diye düşünerek sabahı zor ettik. Sabah doktordan telefon geldi, “Nörolojik bir şey olduğunu düşünüyoruz, nöroloji kliniğine sevk edebiliriz” dedi. “Ohhh beee, doğru adrese gidecek artık” dedim içimden. “Gelebilir miyiz, görebilir miyiz” diye sordum. “Hayır” dedi. Ertesi gün annem “Yine gidelim, dayanamıyorum, bahçeden de olsam belki yüzünü görebilirim” dedi. Abim, annem ve ben gittik. Psikiyatri kliniğinde yoktu. “Nöroloji yoğun bakıma alındı” dediler. Hemen oraya gittik. Yoğun bakım denilince çok ürktük, neden yoğun bakım diye. Normalde ziyaret saatleri çok kısıtlı ve sadece 1 kişiye müsaade ediliyordu. İlk gün olduğu için üçümüzün de tek tek görmesine müsaade ettiler. Bizi görünce ağladın sonra da sevindin. Ajitasyonun azalmıştı. “Bana ne oldu?” diye sormaya çalışıyordun ama kelimeler ağzından çıkamıyordu bir türlü. Öncesinde de var olan işitme bozukluğuna bir de anlama bozukluğu eklenmişti. Çocuk gibiydin. Yazarak iletişim kurmayı denedik. Eline verdim kalemi ve  ufak bir defteri… Karalamaya başladın kendi adını, bizim adlarımızı… Bazen düzgün yazdın, bazen ise harfleri yanlış yazdın. Buna şükür dedim. En azından bilinci yerinde, ajite değil. Doktorla konuştuk. “Beyin ensafalit” dedi. Yani beyninde enfeksiyon varmış. Nereden geldi, nasıl oldu bilmiyoruz.. Böylece başladı hayatımızdaki yoğun koşturma, hastane ve araştırma dönemi…

Yazarın Tüm Yazıları