Paylaş
-Çocuğunuz ile yaptığınız programdan biraz bahseder misiniz?
Programımız transfer oldu. Şu anda Çocuk Kulübü var 360 TV’de. Çocuk Kulübü’nün içinde yapıyoruz programı. Dedik ki İstanbul’un Türkiye’nin değişik beldelerini gezelim. Bilinmeyen hikayelerini anlatalım, bunu da bir televizyon programı olarak işleyelim istedik. Ve formata Evliya Çelebi’yi ekledik. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesini, gezip gördüğü yerleri biz de Can’la sonrasında gezip görüyoruz. Can zaten televizyoncu tiyatrocu anne ve babanın çocuğu. Genlerinde var hakikaten, bakıyorum da içinde rol kabiliyeti var. İnsanlar onu dışarıda tanıyınca hoşuna da gidiyor. Biz iyi geçinen bir baba oğuluz. Programımız ile bu sene ve önümüzdeki sene 360 TV’deyiz.
-Can meraklı mıdır tarihe, gezmeye? Program çekimlerinde sıkıldığı oluyor mu?
İlk anda sıkılıyor gibi görünüyor, ama daha sonra anlatmış olduğum yapının hikayesini benim ona anlattığımdan bana daha güzel anlatıyor. Biraz da o çocuk psikolojisinde de var, onun hayal dünyasında orası yoksa çok umursamaz oluyor, odaklanamama sorunu oluyor. Ama bizim ekibimizde çok iyi arkadaşlarımız var; Can’a hediyeler alıyorlar, onun canının sıkılmaması için onunla oynuyorlar. Gittiğimiz yerde güzel yemekler yiyoruz, ilgisini çekebilecek her şey üzerine yoğunlaştırıyoruz onu. Sıkılmıyor diye düşünüyorum, zaten sıkılsa ekrana yansır.
-Siz nasıl bir babasınız? Ne kadar sıklıkla görüşüyorsunuz oğlunuz ile?
Can annesi Buket Dereoğlu ile yaşıyor, kendisi benim hayattaki en iyi arkadaşımdır. Arkadaşımın ötesinde dostum, ama evliliğimiz yürümediği için sadece karı koca ilişkisini bitirmeye karar verdik. Can bizi ayrı gibi bilmiyor çünkü haftanın en az 3 günü hep beraberiz, hep birlikte yemek yeriz bazı kararları birlikte alırız. Annesi Moda’da oturuyor Can da annesi ile birlikte kalıyor okuluna yakın olduğu için. Hafta sonu da benimle birlikte oluyor, ama aramızda öyle bir planlama programlama yok. İkimizde aynı sektörün içerisinde çalışan insanlar olduğumuz için çok rahat bir şekilde Buket ile anlaşıyoruz. Bu hafta benim çekimim var sen Can’la ilgilenir misin dediğinde evet diyorum. Ben bu hafta benim çekimim var dediğimde de Buket bize yardımcı oluyor. Böyle güzel bir şekilde devam ediyoruz. Sadece evli değiliz.
-Boşanma sürecinde çocuğunuzun bu durumdan etkilenmemesi için neler yaptınız?
Can 2 yaşındaydı biz boşandığımızda. Çok anlamadı tabi o zaman anaokuluna da gidiyordu. Ben yine hafta sonları onu görmeye geliyordum. O süreci 2 yaşında atlatmış olması şanstı, eminim kendi de hatırlamıyordur. Şimdi 11 yaşında ama o kendini bildi bileli biz hiçbir zaman Can’ın yanında kavga etmedik hala da etmiyoruz. Boşandıktan sonra da hiç kavga etmiyoruz, sesimizi de yükseltmeyiz birbirimize. O şuanda iki evi olduğunu zannediyor; bir babamın evi var, bir annemin evi var gibi. Bizim birçok programımızı Can belirler, hadi bu akşam yemek yiyelim mi? Şuraya gidelim mi der.
Tabi anneanne babaanne olgusu da var. Buket’in benim annemle ilişkisi de çok iyidir. Şimdi önümüzdeki hafta babaannenin yanına tatile gidecekler. Güzel yani bir sıkıntı yok. Tabii ki bu sakın yanlış anlaşılmasın ben buna güzel derken, bu tavsiye edilecek bir durum değil. Biz böyle bir karar verdik ama bunu hafif hasarlarla geçiştirdik, ayrılıktan sonrası karı koca arasında çocuğa etki etmemesi en önemli şey.
-Bekar baba olmanın zorlukları neler?
Evliyken ben çok rahat bir adamdım. Bekar olunca sudan çıkmış balığa döndüm. Çok fazla kendimi toparlayamadım. Ama zaman içerisinde insan öğreniyor. Başıma geldikçe yavaş yavaş o bekarlığın zorluklarını yaşıyorum. Çamaşır bulaşık gibi konularda zaten beceriksiz bir adamımdır. Ama üstesinden gelmesini biliyorsunuz. İş başa düşünce mecburen yapıyorsunuz.
-Çocuk yetiştirmek konusunda babalara tavsiyeleriniz nelerdir?
Bir kere mutlaka ilgili baba olmak gerekiyor. Hafta sonu sponsor baba gibi değil, işte ben parasını verdim okula yolladım değil. Çocuğun takipçisi olmak gerekiyor. Hiç sizin bilmediğiniz sizin zamanınızda karşılaşılamayan durumlarla karşılaşıyor. Her bireyi yaşadığı toplum içerisinde değerlendirmeli. Şimdi bambaşka bir toplum var; insanlar kalabalık metropollerde yaşıyor. Bırakın çocukların koşup oynayacağı yeri, arabaları park edeceğimiz yerler bile yok. Bizim zamanımızda mahalle kültürü vardı şimdi mahalle kültürü de yok oldu. Çarpık kentleşme, trafik sizi engelleyebilecek dış etkenler çok fazla.
‘’Anlattığım hikayelerle hayal gücünü genişletiyorum’’
Çocuğu da bir fanus Dünya’nın içerisinde yetiştiremiyorsunuz. Okuldan sonra onu bir yerde spor yaptırmanız gerekiyor. Biz o tür şeylere Buket’le birlikte karar veriyoruz. Can 6 yaşından beri Fenerbahçe’nin alt yapısında oynuyor. U-11 takımına kadar yükseldi. Bir sporcu olabilecek gibi biz ona yardımcı oluyoruz. Yine de tabii ki kendisi belirleyecek. Futbolu çok seviyor, boş zamanlarımızda futbol maçları ya da basketbol maçlarına gidiyoruz. Hafta sonu kışın programımız olduğu için mecburen program çekimlerine gidiyoruz ama program çekimlerinde onun canı sıkılmasın diye ona ilginç gelebilecek hikayeleri anlatıyorum. Hikaye dinlemeleri çok hoşuma gidiyor benden. Bana hikaye anlat diyor yatarken de. Bildiğim hikayeleri ona anlattığım zaman hikayelerle ilgili kendi kafasında ne kuruyorsa artık onlarla ilgili sorular soruyor. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesini merak ediyor; kimdir, ne zaman yaşamışlar, niye yapmışlar diye. Bende onu böyle tarihsel bilgilerle harmanlıyorum onun hayal dünyasını daha çok genişletiyorum.
İlgi ilgi ilgi! İlgi her anlamda gerekiyor. Çocuğun doğduktan sonra onun belli bir yaşa gelene kadar mutlaka fazlaca ilgili olmanız gerekiyor. Ben bu anlamda iyi bir babayım. Çok ilgilenirim Can’la.
-Baba olmadan önce ve olduktan sonra neler değişti hayatınızda?
Babalık bir aile kavramı, bir anda bir bakıyorsunuz bir gün üç kişi oluvermişsiniz. Ve artık hayatınızın sonuna kadar canınız, hayatınızın bir parçası oluyor. Ben duygusundan biz duygusuna geçiyorsunuz. Bu çok önemli, ben kendimden önce onu düşünürüm her zaman. Hakikaten candır, benim canımdır. Her baba için aynıdır, çocuğunuzun canı acırsa önce sizin canınız acır. Onu en iyi siz hissedersiniz en çok siz seversiniz. Çok olumlu yani babalığın bana yakıştığını düşünüyorum.
-Can’ı büyütürken sizi en çok zorlayan neler oldu?
Bugünün çocukları bizim gibi sabırlı değil. Biz bir şeyi okuyarak takip ediyorduk, görsel ve duyu organlarıyla, çünkü her şey o kadar duyuydu ki. Şu anda akış çok hızlı olduğu için çocuklarda bir sıkıldım kavramı var, 2 dakika boş otursa sıkıldım diyor. Çok haklı çocuk, bir boş arsa yok ki toprak zeminde koşsun, bir patlak top bir plastik top yok ki onun peşinde koşsun. Çünkü çocuğun bu yaşta edinmiş olduğu enerjiyi bir şekilde harcaması lazım. O anlamda da onu rahat ettirebilecek yani ona yaşam alanları açmak bir anne babanın görevidir. Yani ‘Dur yapma etme, bizimki de çok yaramaz, düz duvara tırmanıyor’ yerine, çocuğun içerisindeki enerjiyi kinetik enerjiye döndürecek, yani hayat enerjisine dönüştürebilecek bir şeye yönlendirmek anne ve babanın görevi diye düşünüyorum.
-Babalara buradan ne tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Bekarlığın tadını çıkartsınlar. Bekar erkekler ne demek istediğimi çok iyi anlarlar. Çocuk olduktan sonra artık baba oluyorsunuz, baba olmak bir lütuftur, bir sosyal statüdür. Mesleğinizden önce gelir ve onun sorumlulukları vardır. O sorumluluklara karşı da kendilerini iyi hazırlamaları gerektiğini düşünüyorum. Sorumluluk çok başka bir şey. Çok didaktik bir cümle oldu ama bekarlığın tadını çıkartsınlar çünkü bekarlıktan sonra o yapmış oldukları şeylerin hiç birini yapamayacaklar.
Röportaj: Gülçin Çavdarcı
Paylaş