Paylaş
Herhangi bir ebeveyne sorduğumda çocuğun geleceği ile ilgili beklentilerinden biri “kendi ayakları üzerinde duran bir çocuk yetiştirmek” ifadesidir. Peki sorumluluk bilinci olan, temel yaşam becerilerini kazanırken çocuklarla iletişimimizde dikkat etmemiz gereken noktalar nelerdir?
Çocuklar genellikle bir beceri kazanmadan önce içindeki merak ve keşif arzusu ile yanıp tutuşurlar. Düşünsenize bir bebek yetersiz bir varlık olarak kısıtlı imkanlarla dünyaya geliyorsunuz. Pasif ve gözlemleyerek geçen upuzun zamanlarınız var. Zihinsel, fiziksel, motor becerileriniz geliştikçe içinizdeki arzuları, açlığı doyurmak için hevesle odaklanıp bir yerlere ulaşmaya, bir şeyleri elde etmeye çalışırsın. İşte bu nedenle bir çocuğun hevesle uzandığı ve yapmak istediği her şeye tehlikeli olmamak koşulu ile izin verilmeli ve içinde bulunan öğrenme ve keşfetme açlığını doyurmalıyız. Bu keşif merakını ebeveynler çoğunlukla farkına varmadığında çocuğun içindeki keşfetme arzusunu baskılamaya, durdurmaya çalışabiliyor.
Çocuğun masada oyun oynamasına, yemekleri atmasına ya da mıncıklamasına ne kadar izin veriyorsunuz? Her beceri oyun ile başlar. Çocuğun kendi odasını toplamayı öğrenebilmesi için dağıtmasına, bir yerleri temizlemesi için kirletmesine ihtiyacı vardır. Bütün bu oyun ihtiyacının ebeveyn tarafından fark edilmesi çocuğun beceri gelişimine katkı sağlar. Yaramazlık, oyun ihtiyacı ya da kural tanımazlık olarak adlandırılan bu denemeler ebeveynler tarafından doğru yönetilmediğinde çocuk ile ebeveyn arasında çatışmalara sebep olabiliyor.
Çocuğun oyun ile bir beceri kazanımını başlattığından bahsettik. Bir gün içerisinde çocuğun önüne binlerce öğrenim fırsatı gelir. Bu öğrenim fırsatları genellikle çocuk tarafından heves ve merak ile karşılanarak hayata geçirilse de bu deneyimleri ebeveyn bir lider olarak adlandırmalı, çocuğun yaptığı eylemi bir öğretime dönüştürmelidir. Örneğin; 18. Ay döneminde her çocuk ev işlerini taklit dönemine girer. Bu dönem çocuğun bireyselleşmesi, ev işlerinde aktifleşerek temel yaşam becerisini kazanması, ebeveyn ile ev işlerini oyuna dönüştürerek sağlıklı iletişim fırsatını yakalaması için doğru bir zamanlamadır. Buradaki doğal öğrenme fırsatlarını çocuğun oyun ve gelişim ihtiyacını karşılayarak atlatılmadığında çocuğun elinden öğrenme fırsatlarını almaya başlarız.
Genellikle koruyucu ebeveyn tutumlarında karşımıza çıkan bir cümledir. “Sen yapamazsın!” çocuğun ilgi ile defalarca, beceriksizce denediği her deneyime ket vurur. Yaşamında öğrenmeye karşı olan inanç ve isteğini törpüler. Çocuğun elinden bu öğrenme fırsatları ebeveyn tarafından engellendiğinde, ebeveynle çocuk arasında bağımlı yapıda ilişki desteklenir. Sen yapamazsın fikri ya da cümlesi ile müdahale edildiği sürece bir çocuğun çantasını taşımadığını, oyuncaklarını korumadığını, banyosunu yapamadığını ya da derslerinin sorumluluğunu bile almadığını gözlemleyebilirsiniz.
Gün içinde bir çocuğa el yıkması için, ders çalışması için, oyuncak toplaması için ya da sofraya gelmesi için onlarca defa sesleniliyor. Çocuğun özbakım becerilerinin kazanımında, bireysel sorumlulukları ile ilgili tüm beceriler ebeveyn tarafından sürekli hatırlatıldığı sürece çocuğun ebeveyne karşı sağırlaştığını gözlemleriz. Onlarca defa uyardığınız cümleler, sürekli çocuğunuzun ismini bir şeyleri hatırlatmak için zikretmeniz çocuğunuzun sorumluluğunun, ihtiyaçlarının farkına varmasına engel olurken aynı zamanda ebeveyn tarafından maruz kaldığı müdahale ortamında güç savaşına girerek ilişkiyi agresif ya da pasif agresif bir çatışmaya sürükler.
Öncelikle şunu bilmeliyiz ki beceri kazanımı basamaklandırılmış bir eğitim sürecidir! Bu nedenle ebeveynlerde en büyük hayatlardan bir tanesi çocuğun hevesli olduğu dönemde elindeki öğrenme fırsatlarını kaçırarak çocuğu ebeveyne bağımlı hale getirdikten sonra bir anda sorumluluğunu ebeveyn daha söylemeden yerine getiren çocuklar yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu durum bir hayal ürünüdür. Bir evin içinde temel yaşam becerilerine, evin temizliği, alışverişi, yemek yapımı gibi gerekliliklerine katılmayan, daha birey olarak yemeğinin, kıyafetinin, odasının ve oda temizliğinin sorumluluğunu almayan bir çocuğun sorumluluk bilincine sahip olmasını bekleyemez, temel yaşam becerilerini kazanmasını isteyemeyiz.
Çocukların öz bakım becerilerinde, yaşamın içindeki sorumlulukları öğrenme sürecinde ve geliştirilmesi gereken herhangi bir beceride ebeveyn olarak yanlış tutumlardan bahsettim. Çocuğunuzun yaşamın içinde doğal yaşadığı zorlukları bir öğretime dönüştürmek için temel gereksinim ebeveynin sabrı olmalıdır. Çocuğunuzun ıkına sıkıla göymeye çalıştığı ayakkabıda onun bağımsızlaşmak için çabasına saygı göstermeli, bir oyunda başaramadığı bir durumla karşı karşıya kaldığında destek istemiyorsa tepkisiz kalmayı, alelacele iş yaparken çocuğun gereksinimlerini karşılamak yerine kendi başına uygulayabilmesi için ona fırsat vermeyi yani bir çocuğun gelişimini desteklemek için öncelikle sabırlı ve yavaş hareket etmeyi biz yetişkinlerin öğrenmesi gerekir.
Biz yetişkinler olarak sabrı öğrenirken çocuğun hayatında deneyimle neden sonuç ilişkisi kurmasına da müsaade etmeliyiz. Çocukları yetiştirirken uzun açıklamalarla sürekli neden-sonuç ilişkisi anlatmak yerine yaşamın içinde oyuncağını yerine koymadığında bulamadığı anı yaşamasına, derslerini yapmadığında sınıfın gerisinde kalmasına, yemeğini yemediğinden karnının acıkmasına, düştüğü zaman dizinin kanamasına fırsat vermeliyiz. Biz deneyimlerle öğrenen tekrarlar ile alışkanlıklarını oluşturan varlıklarız. Bu nedenle çocukların hayatında açıklayıcı olmak yerine deneyimlerini gerçekleştirecekleri ortamları sunan liderler olmanız her zaman daha sağlıklı olacaktır.
Paylaş