Paylaş
Bu haftaya sizlere güzel bir haber vererek başlamak istiyorum. Uzun zamandır üzerinde çalıştığım “Hayat Oyunla Başlar” kitaplarım çıktı. Sizlerle bu güzel haberi paylaşırken, hürriyet aile platformunda da oyunla ilgili temel bazı hatırlatmaları yapmaya ihtiyaç duydum.
Bir bebek dünyaya geldiğinde anneyle göz göze geldiği an oyun başlıyor. Artık pek çok ebeveyn çocuğun hayatında oyunun öneminin farkında fakat oyunu çok farklı açılardan değerlendirebiliyor. Gelin bu farklı bakış açılarından biraz bahsedelim.
Çoğu zaman duyduğum cümlelerden bir tanesi de “Bu çocuk ne zaman oyun oynamayı bırakacak?” Şunu unutmamalıyız ki bir çocuk oyun oynamayı, ya da oyundan zevk almayı bırakıyorsa, yaşamında önemli keyif alanlarını da kaybediyor demektir. Oyun her koşulda her yaş grubuna esneklik kazandırır. Oyun içinde kişi, farklı bakış açılardan değerlendirme yapmayı, grup içinde var olabilmeyi, saygı duymayı öğrenir. Oyun farkına bile varmadan pek çok beceriyi hayatımıza katarken aynı zamanda, yaşamın her koşulda eğlenceli ve keyifli taraflarını büyük bir cömertlikle bize sunar.
Çocuklarımızın çoğu istediği oyuncağı onlara temin ediyor ve satın alıyoruz fakat çocuğun hayatında oyuncakların oyunun bir aracı olduğunu unutuyoruz. “Bu çocuk oyuncakları olduğu halde onlarla oynamıyor!” Çünkü satın alınan oyuncaklar artık çocuklara sadece “olsun” diye, “tüketilsin” diye, “sussun” diye, “biz yokluk çektik onlar çekmesin” diye satın alındığı sürece oyuncaklar kenarlarda durmaya mahkumdur. Oyuncaklar birlikte oynandığı sürece ve çocuğun hayal dünyasını harekete geçirdiği sürece değer kazanır. Unutmamalıyız ki çocuklar oyuncakları değil o oyuncaklarla oynadıkları anıları biriktirirler.
Çocuklarımızın tek başına oyun oynamasını istiyoruz fakat çocuğun tek başına oyun kurması için yeterince ön hazırlık yapıyor muyuz? Çocuklar doyasıya oyunun içindedirler fakat oyunu yalnız da devam ettirebilecek yetenek ve becerideler. Tek başına oyunu başarabilmeleri için bizi ufak yardımlarımıza da ihtiyaç duyarlar. Çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanlarda oynadığınız oyunları ne kadar istekli oynadığınızı gözlemleyin. Dışarıdan ne kadar uyarana maruz kalıyorsunuz? İşte çocuğunuz ile zihninizle, ruhunuzla, heyecanınızla, isteğinizle zaman geçirmediğinizde bitmek bilmeyen oyun istekleriyle bağımlı bir ilişki kurmanız kaçınılmazıdır. Bu nedenle çocukların bizlere olan özlemleri giderildiğinde, bize karşı doyum sağladıklarında kendi oyunlarında dönüp tek başına oyun oynamalarını bekleyebilirsiniz.
Çocukların oyun oynamayı istemesi kadar doğal bir durum yok. Biz yetişkinler de kendi sevdiğimiz ve bizlere zevk veren durumlara ne kadar kendi irademizle sınır getirebiliyoruz? Bu nedenle çocukların oyuna kendi rızasıyla sınır getirmelerini beklemek yerine evinizde süzen oluşturmayı ve hayatın gerekliliklerini, çocuğunuzun temel oyun ihtiyaçlarını elinden almayacak bir denge kurmalı ve çocuğunuza bu gereklilikleri deneyim yoluyla öğretmeyi denemelisiniz. Örneğin; dışarı çıkmanız gerektiği bir durumda bu bilgiyi önceden çocuğunuzla paylaşmalısınız. Çocuğunuzun gün içinde sizinle yeterince zaman geçirmediyse, onunla dışarı zamanından önce keyifli bir oyun oynamalı ve dışarı zamanı gelmeden 30 dakika önce oyunu sonlandırmalısınız. Böylelikle çocuğunuzun hayatın gerekliliklerine de uyum sağladığını göreceksiniz.
Oyun çocukların gelişiminin içindedir. Oyun bir çocuk için her yerdedir fakat oyunu yetişkinler olarak bizler de hayatımıza kattığımız zaman, çocuklardan ve oyunlardan pek çok unuttuğumuz değerleri hatırlıyor olacağız. Herkese iyi haftalar, oyun ile kalın….
Paylaş