Paylaş
İçinde çikolata, gofret, kek, börek, simit, cips, çerez, abur cubur dolu olan bir kâse düşünün.
Bu kâsedekileri gün boyunca yemiş olabilirdiniz ama yemeyip bu kâsede biriktirdiniz. Bu kaseye psiko terapi destekli kilo verme çalışmalarında “Yemediklerim kasesi” diyorum.
Sıkıldığında, üzüldüğünde ya da keyiflendiğinde dolabı açıp bir şeyler atıştıran, gün sonunda yedikleri yüzünden pişmanlık duyan ve diyetini bozduğunu düşünen danışanlara çok iyi gelen bir yöntem oldu.
Sağlıklı beslenme uzmanları ve diyetisyenler gün içerisinde süren gereksiz yeme ataklarının vücuda ve yağ yakımına olumsuz etkilerinden bahsediyor.
Bu atakların ruhsal yönünde ise bireyin duygularını içe attığı gibi ihtiyaç duymadığı yiyecekleri de yiyerek dışarıdan içeriye bir alım, birikim yapması ve hayır diyememesi söz konusu.
Çoğu sorununu içine atan, düşüncelerini ifade etmekten, hayır diyemeyen, problem çıkarmak ve problemle baş etmekten kaçınan ve C Tipi kişilik grubu dediğimiz yapıdaki bireyler yeme konusunda da içteki boşlukları ve duygu birikimlerini yiyecekle ve anlık keyifle yatıştırma eğilimi içerisindedirler.
Bunun üstesinden gelmede bireyin bilişsel olarak farkındalıkları üzerinde çalışmak en doğrusu. Böylece tartıdan kilolar gitmesine rağmen, kapanmayan ruhsal sorunlar ve öz güven kayıpları da kalıcı biçimde onarılmış olur.
Her diyet, psikoterapi eşliğinde yapılacak diye bir koşul elbette ki yok. Ancak yıllardır diyet yapmasına rağmen kilo sorunundan kurtulamamanın altında yatan duygusal ve ruhsal faktörleri ele almak büyük yarar getirir.
Terapi eşliğinde diyet programına devam eden danışanlar, özellikle yeme ataklarını durdurmayı ve “Hayır” demeyi öğrendiklerinde çok hızlı yol alıyorlar.
Gün içerisinde yemek istedikleri gereksiz yiyecekleri bir kâsede biriktirip gün sonunda nelere hayır diyebildiklerini görüp, motive oluyorlar.
Kısa bir süre sonra kâse zihne yerleşiyor ve yeme istekleri azalıyor.
İrade artarak diyete ve iç disipline duyulan güven artıyor.
Paylaş