Paylaş
34 yaşındaki Aylin’in, biri 9 yaşında diğeri 12 yaşında iki kızı vardı. Evde yalnız kalmak çoğu zaman onu korkutuyor ve tedirgin ediyordu. Son bir yıldır ise evde yalnız kalmak bir yana dışarıya çıkamaz, alışverişe dahi gidemez olmuştu. Evde yalnız kaldığı zamanlarda birinin zorla eve girip kendisine saldıracağını düşünüyor, o korkuyla tekrar tekrar bütün kapıların kilitlerini kontrol ediyordu. Kızlarının eve geleceği saate kadar kapının önüne masaları iyice ittirip, tedirgin biçimde evde beklediği de oluyordu. Otobüse, metroya ya da asansöre binmekten ölesiye korkuyor, devamlı aklına ölüm düşünceleri getiriyordu. Eşinin sosyoekonomik ve eğitim düzeyi yüksekti, buna rağmen tedaviye başlamaya ancak Aylin kendisini odaya kilitleyip, artık hiç oradan çıkmamaya başlayınca karar vermişlerdi. Aylin okul yıllarında da tedirgin ve korkuları olan bir kızdı. Okula gitmemek için türlü bahaneler üretirdi. Ailesi de bir süre sonra evlenmesinin doğru olacağını düşünmüş ve onu okuldan almıştı. Aslında Aylin’in bütün korkuları kendisi henüz 9 yaşındayken, 6 yaşındaki erkek kardeşi traktörün altında kaldığında başlamıştı. Aylin psikoterapi görmeye ve ilaç tedavisi almaya başladı. (AGORAFOBİ)
Fobi toplumda sık görülen bir anksiyete bozukluğudur. Normalde korku yaratmayacak bir nesne, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında duyulan aşırı korku halidir. Bu korku hemen her zaman mantıklı bir korku değildir. Kişiler korkularının yersiz olduğunun bilincindedir, ancak korkularını engelleyemezler ve günlük yaşamlarını sürdürmekte güçlük çekerler. Fobisi olan kişi, fobi yaratan durumdan ya da nesneden uzaklaşınca, bütün belirtiler yatışır ve kişi bir daha böyle bir duruma girmemeye çalışır, fobi nesnesinden ya da durumundan kaçınır.
Korku yaratan obje, durum ya da aktivite ile karşılaşıldığında anksiyete belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtilerin bazıları şunlardır:
• Çarpıntı
• Titreme
• Terleme
• Nefes darlığı
• Yutkunma güçlüğü vb.
SOSYAL FOBİ: Bir ya da birden çok sosyal durumda kaygılanma halidir. Örneğin, bir topluluğa karşı konuşma, umumi tuvaletleri kullanma ya da toplum içinde yemek yeme gibi kişiyi yetersiz kılan korkulardır. Bu gibi durumlarda kişi başkalarının dikkatli bakışlarına ve potansiyel olumsuz değerlendirmelerine maruz kalmaktan, utanç verici ya da küçük düşürücü bir şekilde davranmaktan korkar. Bu korkular yüzünden de sosyal fobisi olan insanlar ya bu gibi durumlardan kaçınır ya da büyük bir rahatsızlık yaşarlar. Sosyal fobinin en yaygın tipi topluluğa karşı konuşmadır. Türkiye’de en çok rastlanan fobi türüdür ve kadınlarda görülme olasılığı daha fazladır.
AGORAFOBİ: Kişinin kendini güvende hissettiği alanlar dışında (genellikle ev olmaktadır) bulunmaktan duyulan korkudur. Daha geniş bir tanım yapacak olursak kalabalık alanlarda bulunmak, evde yalnız kalmak, evden dışarı çıkmak, sinema salonu, tiyatro salonu, alışveriş merkezleri, otobüs, tren, uçak gibi toplu yerlerde bulunmak gibi durumlarda ortaya çıkan korkular agorafobi kapsamında değerlendirilmektedir. Agorafobi hastaları çoğunlukla bu tür ortamlarda bulunmaktan kaçınır. Korku özellikle yalnızken daha şiddetli olmaktadır. Bu nedenle agorafobi hastaları güvenli buldukları yerden uzaklaşmaları gerektiği zaman (evden çıkmaları gerektiğinde), yanlarında tanıdıkları birinin varlığına gereksinim duyarlar. Agorafobi sıklıkla görülen kaygı bozukluklarındandır ve ileriki durumlarda kişinin hem aile, hem iş, hem de sosyal yaşantısında sorun yaratmaktadır.
ÖZGÜL FOBİ: Özgül fobi, özel bir nesne ya da durumdan çok korkma ve ondan kaçınma olarak tanımlanabilir. Özgül fobi tanısı konulabilmesi için duyulan korkunun kişi için birtakım sorunlara yol açıyor olması gerekir. Özgül fobiler sık rastlanan rahatsızlıklardır ve toplumun yaklaşık % 10’unda görülür. En sık görülen özgül fobiler, hayvan fobileri, yükseklik fobisi, asansör fobisi, uçak fobisi, doktor ya da diş hekimi fobisi, kan-yara fobisidir.
Fobilerin tedavisinde temel olarak iki yol izlenir. Bunlardan birincisi ilaç tedavisidir. Genellikle tedaviye başladıktan sonra devam eden 1 - 2 ay içinde sonuç elde edilmektedir. İkinci temel yöntem ise psikoterapidir. Bilişsel davranışçı terapi yöntemleri yani, temelde kişinin korktuğu şeye dereceli olarak alıştırılması ve duyarsızlaştırılması anlamına gelen tedavilere başvurulması yerinde olmaktadır. Kişi, imgeleme yoluyla ya da doğrudan korktuğu nesne ya da durumla derecelendirilmiş bir şekilde karşılaştırılır. Önce daha az korktuğu bir durumla karşılaştırılıp, giderek günler ve haftalar içerisinde uyaranın dozu arttırılır. Örneğin önce binmekten korktuğu asansöre sadece yaklaşması istenirken sonraki seanslarda binmesi istenebilir. En etkili olan, ilaç tedavisi ve psikoterapinin bir arada yürütülmesidir.
Paylaş