Paylaş
Gökyüzünün maviliği çocuğun güzel gözlerinde daha da mavileşiyordu, daha yedi yaşındaydı, hayat onun için oyundan, mutluluk kahkahalarından, annesinin yemek yapışını, abilerinin kız kardeşinin koşuşturmasını izlemek ve babasının eve gelişini beklemekten ibaretti. En sevdiği şey ise bahçede dolaşan kedileri kovalamak, onlarla türlü oyunlar oynamaktı. Sonradan gelmiş bir çocuktu aslında, o nedenle de aile içinde en kıymetlisiydi. En çok sevdiği şeyleri koşa koşa gider abisinden isterdi.
Bu küçük kasabada evler az katlı ve bahçeliydi. Onların bahçesinde çok fazla kedi vardı ve kedileri çok seviyordu. Bahçedeki kedilerle oynarken arada kedileri yan bahçeye kaçtığı oluyordu. Yan evde ise dayısı, karısı, iki çocuğu oturuyordu. Ara sıra onların evine gider, orada yengesinin hazırladığı poğaçalardan yerdi. O gün de koşa koşa yengesinin evine gitti ama yengesi evde yoktu. 19 yaşında olan dayısının oğlu evdeydi. O da dayısının oğlu gibi güçlü bir erkek olmak istiyordu ama dayısı, oğluna çok iyi davranmıyordu ve onun hakkında kötü şeyler söylüyordu. Oğlunun, kavga çıkarma peşinde ve çok fazla alkol alan bir genç olduğunu annesine söyleyip duruyordu.
Dayısının oğlu çocuğu bahçede görünce eve çağırdı. O da koşa koşa yanına gitti. Kendisine güzel poğaçalardan verdi, sonra onu kucağına oturttu ve ona ne kadar büyüdüğünü, ilerde çok yakışıklı, akıllı bir çocuk olacağını söyledi. Poğaçasını yerken bir yandan onu seviyordu ama bu sevmeler, okşamalar onu rahatsız etmişti. Her zaman ailesinin ayıp dediği yerlerine dokunuyordu. Kendisini gerçekten çok sevdiği için mi böyle bir şey yapıyordu, bunu çok anlayamamıştı, daha sonra rahatsız oldu ve eve gitmek istedi. Dayısının oğlu ise biraz daha kalmasında ısrar etti. Bu sevmeler onun canını çok acıtacak noktaya kadar geldi, gözyaşları gözlerinden süzülse de sesini çıkartamıyordu, çocuğa ailene söylerim ve senin tüm kedilerini öldürürüm demişti.
Olan biteni duyarsa ailesinin onu bir daha asla sevmeyeceğini ve evden kovulacağını düşünmüştü. Bu düşünceler, onu çok korkutmuştu. Hayatta en korktuğu şey ailesinden uzakta kalmak ve sevilmemekti, bunları yaşamak istemiyorsa dayısı ve yengesi perşembe günleri pazara gittiğinde, o da dayısının evine oğullarının yanına gitmeli ve istediği her şeyi yapmalıydı. Eve geldiğinde annesi çocuğun yüzünde bir tuhaflık olduğunu anlamıştı, neyi olduğunu sorduğunda uykum var demişti. Ama aslında gözleri ne olur anne beni anla, ne hissediyorum anla, diyordu.
Oyuncakları ile oynamaya odasına gitti ama oyuncaklar artık ona mutluluk vermiyordu, kalbinde bir acı vardı, mahrem bölgelerinde acı vardı, oyuncakları kırmak belki ona iyi gelirdi. İçerden aldığı babasının çekiciyle hepsini kırmaya başladı, acaba annesine bu durumu anlatmalı mıydı, canının çok acıdığını, böyle sevilmeyi sevmediğini, artık gökyüzünün eskisi gibi mavi gelmediğini, o güzel gözlerinden her şeyin kapkara gözüktüğünü söylemeli miydi? Söyleyemedi, artık 17 yaşındaydı ve 12 yaşından beri uyuşturucu kullanıyordu. Eskiden çok sevdiği hayvanlardan nefret ediyordu.
Kadınlardan da nefret ediyordu, çünkü en sevdiği kadın yani annesi, onun ne kadar acı çektiğini hiçbir zaman anlayamamıştı. O da aynı dayısının oğlu gibi küçük çocuklarla cinsel ilişkiye girmeyi, kendisini tatmin etmeyi tercih ediyordu ama bu kez mağdur olan o değildi, artık bu konuda bir ustaydı. Hiç kimsenin, hiç bir kadının onun için bir değeri yoktu. Her şeye, herkese çok öfkeliydi. Hemen hemen her olaya ani tepkiler veriyordu. Canını sıkan olursa tekme tokat girişiyordu. Para bulamazsa annesinden zorla istiyor, evdeki bütün eşyaları kırıp döküyordu. Bu arada evdeki eşyalardan satabileceklerini de satıyordu.
Mahalledeki küçük çocuklardan para topluyor, uyuşturucu madde satıyor ve torbacılık yapıyordu. Neredeyse bütün küçük çocuklar ondan korkuyordu. Sadece küçük çocuklar değil kendisinden büyük yaştakiler bile ondan korkuyordu. Yanına kesici alet almadan evden çıkmazdı. Sevgi hissettiği kimse yoktu. Ne anne babası ne dayısı ne başka kadınlar ne de insanlar ve hayvanlar, en son sevgiyi altı yaşında hissetmişti. Dayısının oğlu ile yaşadıklarından sonra artık sevmek ve sevilmek onun için çok kötü bir şeydi. O kötü sevgi tam 11 yaşına kadar sürmüştü, ailesine yaşadığı bu tacizi, dört yıl boyunca yaşadığı tecavüzü hiçbir zaman anlatamadı. Çocuk 11 yaşındayken dayısının oğlu bir arkadaşıyla birlikte polisten kaçarken arabanın altında kalıp ölmüştü. Dayısının oğlunun ölmesi onu ne sevindirdi ne de üzdü, bu duygularını çok uzun zaman önce kaybetmişti.
Bu gerçeğe dayalı vaka, umut dolu başlayan bir çocukluk ve ensest ile değişen kaderinin gerçeğe dayalı hikayesi. Ensest, evliliğin yasak olduğu yakın akrabalar arasındaki cinsel ilişkiyi tanımlar ama artık ensesti tanımlarken sadece kan bağı değil yakın veya uzak akrabalarla çocuk bakımını üstlenen tüm yetişkinleri kapsamaktadır.
Unutmamak gerekir ki mağdur her zaman cinsel istismara uğrayan çocuklardır, cinsel saldırıda bulunan kişilerin çok büyük bir kısmı doğru ve yanlışı ayırt etme yeteneğine sahiptir. Eylemlerinin doğru olmadığını bildiklerinden çocuğun ailesinin öğrenmemesi için her türlü önlemi alırlar. Ensest ve pedofili mağduru olmak, bir çocuğun hayatı boyunca yaşayabileceği ve çocuğun kaderini değiştirebilecek çok büyük bir insanlık suçudur.
Paylaş