Paylaş
Önce başı omuzuna düştü kardeşimin... Hiçbir şey anlamadık... 'Hastayım' dedi... 'Çocuktur, üşütmüştür' dedik... 'Halsizim' dedi, kötü bir şeye ihtimal vermedik... Ne de olsa böyle böyle büyüyecekti...
Bir sabah uyandı derin uykusundan, ayağa kalkamadı kardeşim...
Apar topar hastaneye koştuk... Türkiye'nin en saygın(!) hastanesindeki doktorlar 'üşütmüş' deyip, çıktılar işin içinden ... 2 antibiyotik, 1 ateş düşürücü...
Ertesi gün 'görmüyorum' diye ağlamaya başladı canımın yarısı...
İlaçlar ters etki yaptı... Biz yine yollarda, başka bir doktor bu kez... Ve hala untamadığım o cümle 'Çok geç kalmışsınız, her şeye hazırlıklı olun.'
Hep duymazdan geldiğim ambulans sesi, o gün içimi delip geçti sanki...
Sanki koparıp aldılar canımı da fırlattılar bir kenara...
O hızına yetişemediğim dünya dönmez oldu... Güneşin aydınlığı yerini karanlığa bıraktı...
Cerrahpaşa'nın uzun koridorları buz kesti birden... Çaresiz ağlamalar, yalvarmalar...
'Kurtarın yavrumu' sesi annemin...
Hep uzaktan baktığımız hastane odaları bu defa kardeşime ev sahipliği yaptı...
Onun küçük bedeni yalnız direnicekti artık... Ya kalacaktı bizimle hayata devam edecekti kaldığı yerden, ya da...
Her geçen gün bir yetisini kaybetti...
Önce görmedi, sonra duymadı... Sonra konuşamadı...
Ellerini tuttuğumuzda hissetmedi bile ona verdiğimiz desteği...
Her gün aynı cümleler... 'Çocuğu kurtaramayabiliriz'...
Kor oldu yürek, tükendi umut...
'En kıymetlim' dediğim annemden uzak geçti günler...
En ihtiyacım olduğu zamanda annesiz, babasız, kardeşsiz kaldım...
Tektim... Ben de küçüktüm.... Hastane bahçesindeki çam ağaçları altında içilen bir bardak çay, bir paket şekerli bisküvi... Soğuk banklar üzerinde uyunan 2-3 saatlik uyku...
Sonra bir de yarım kalan 23 Nisan hevesi... Oysa öylesine hazırlanmıştım ki... Giyecektim kıyafetlerimi, yürüyecektim okul bahçesinde salına salına... Sıra bize geldiğinde sergileyecektim marifetlerimi... Olmadı...
Anne yok baba yok... 'Biz seni okula götüremeyiz' dediler... 'Okul bahçesinde bekleyemeyiz' dediler...
Yarım kaldı heves... Bir kez daha kırıldı umut.... Vedalaştık sınıfla.... Hep bir ağızdan 'Güle güle Elif' dedi mavi önlüklü arkadaşlarım...
Başlarda anlamıyor insan, oysa ne büyük yaralar açılıyor içerlerde bir yerlerde...
Bir gün bir mucize oldu doktorların 'ölecek' dediği kardeşim yaşamayı tercih etti... Uzun aradan sonra annemle kardeşim eve geldi... 1 geceyi evimizde geçirdik, onlar bir odada ben bir odada ama aynı çatı altında... Sonra gittiler...
2-3 gün sonra kapı çaldı, ellerinde bavullarla geldiler bu kez, hem de temelli...
Gitmelerinden korktum, yaklaşamadım yanlarına... Çocukluk işte....
Aradan yıllar geçti... Ne zaman düşünsem o günleri çekilir köşeme ağlarım...
23 Nisan'dan kalma benekli eteğim, fisto gömleğim ve beyaz çoraplarım hala gardropta....
Ve ben kutlayamadığım 23 Nisan'lardan nefret ederek yaşıyorum hayatı...
Kardeşime gelince o yanımda, şimdi 26 yaşında bir de oğlu var ay parçası!
Cerrahpaşa'nın tüm doktorları onu 'MUCİZE' olarak tanımlıyor...
Düşünüyorum da...
Keşke her şeyi değiştirme şansım olsaydı, dönebilseydim geriye....
Sabah uyanmak zor geldiği için okuldan nefret edenlerin aksine koşa koşa gitseydim okula...
Annem tarasaydı saçlarımı....Beslenme sepetimi o hazırlasaydı...
Keşke hastane bahçesi yerine yatağımda uyusaydım...
23 Nisan'larda evde oturup, yorganı kafama kadar çekmek yerine ben de çoşsaydım herkes gibi...
Kardeşim iyi, anne ve babam yanımda olsaydı...
Hem o zaman belki daha az ağlardım, sulu göz olmazdım....
Tüm bunların yanı sıra iyi olan bir şey de var tabi ki....
Sonu ölüm dolu yollardan geçtiğim için, artık üç noktalar koymuyor bana...
Paylaş