Paylaş
Emzirin: Anne sütü enfeksiyonlara karşı koruyuculuğu ispatlanmış tek besindir. Anne sütü içerisindeki mikrop öldürücü ve bağışıklığı güçlendirici maddeler bebeği enfeksiyonlardan korur. Bebeğinizi ilk 6 ay sadece anne sütüyle besleyiniz. İki yaşına kadar da emzirmeye devam edin. Emzirme bebeğinizin bağışıklık sistemini destekleyen en önemli şeydir.
Aşıları atlamayın: Çocuğunuzun aşılarını sağlık bakanlığının önerdiği program çerçevesinde yaptırın. Risk grubundaki çocuklar için doktorunuza danışarak grip aşısını yaptırmayı unutmayın.
Sağlıklı beslenme şart: Çocuğunuzun her besin grubundan uygun miktarlarda almasını sağlayın. Sağlıklı ve dengeli beslenmeyen bir vücut hastalıklara daha açık hale gelir.Omega 3, omega 6, A ve C vitamini, çinko bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde işlev görmesini sağlayan maddelerdir. Çocuklarınızı bu besinlerden zengin beslemeye özen gösterin. Balık, kırmızı et, kefir, yoğurt, yumurta günlük beslenmesinde mutlaka olsun.
Probiyotik tüketin: Sofranızdan kefir, turşu, yoğurt, şalgam gibi doğal probiyotikleri eksik etmeyin. Tabii tuzlu ürünleri bir yaş sonrası kullandığımız unutmayarak.
Giydireyim derken abartmayın: Çocuklarınızı mevsim normallerine göre giydirin. Aşırı üşütmekten, terletmek ve kalın giysiler giydirmekten kaçının. Çok kalın giydirmek terlemeye bu da sonrasında vücudun soğumasına neden olur. En iyisi çocuğu kat kat giydirip hava ve ortam ısısına göre giysi sayısını artırıp azaltmaktır.
Uyku deyip geçmeyin: Uyku zihinsel ve bedensel dinlenme için olmazsa olmaz bir faaliyettir. Yaş grubuna uygun uyku düzenini ve uygun miktarda uyumasını sağlayın. Uyku düzenine önem gösterilen bebekler hastalıklara karşı daha dirençli hale gelir.
El yıkama alışkanlığı kazandırın: Kış hastalıklarından korunma yolları arasında en önemlilerinden biri temizlik kurallarına dikkat etmektir. Çocuklara en az 20 saniye sabun ve su ile ellerini yıkaması gerektiği öğretin ve gün içinde sıkça yıkamasını sağlayın. Eller yıkanmadan göz, ağız ve burun ile temastan kaçınılması gerektiğini anlayabileceği bir dille öğretin.
Odanın nemini ayarlayın: Yaşanan ortamın nemi iyi ayarlanmalı. Kuru hava solunum yollarında bulunan ve mikropları yakalama fonksiyonu olan, silia adı verilen tüycüklerin işlevini azaltır. Çocuğunuzun odasında kaloriferin üzerine su dolu kaplar koyabilirsiniz.
Hasta çocuklar evde kalsın: Hasta çocukları okula/kreşe göndermeyin. Öğretmen, idareci ve diğer velilerle konuşarak tüm ailelerin aynı yöntemi izlemesini sağlayın.
Odaları havalandırın: Çocuklarınızın kirli, kapalı, soğuk ortamlarda uzun süre kalmamasını sağlayın. Odasını sık sık havalandırın. Hasta olduğu bilinen veya öksürük, hapşırık gibi belirtileri olan kişilerle çocuğunuzun mümkün olduğunca temas etmesini önleyin.
Okul ve yuva çağındaki çocukların üst solunum yolu enfeksiyonları kalıcı bir hastalığın habercisi olabilir mi? Enfeksiyonel hastalıkların hangi sıklıkta tekrarlaması ciddi bir problem yaratır?
Okula veya kreşe başlayan çocuklar, özellikle de ilk yıl 8-10 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirebilir. Bu durum sıklıkla bağışıklık sisteminin yeni karşılaştığı enfeksiyon etkenleri ile kendini eğitmesinin bir yoludur. Ancak alerjik hastalıklar ve diğer bazı kronik hastalıklar da çocukların sık hastalanmasına neden olabilir. Astım, alerjik rinit gibi hastalılarda tekrarlayan enfeksiyonlar görülebilir. Bu çocuklarda viral enfeksiyonları takiben uzun süreli öksürük ve hışıltı sık rastladığımız bir durumdur. Ayrıca alerjik çocuklar sinüzit, nezle ve kulak enfeksiyonları gibi tekrarlayan ve uzun süreli üst solunum yolu enfeksiyonlarına daha yatkındır.
Bağışıklık sisteminin doğuştan yetersizliklerinde, kistik fibrozis, doğuştan kalp hastalıkları, yemek borusu ile ilgili sorunlar (fistül, reflü vb), tonsiller ve adenoid hipertrofisi (geniz eti), östaki tüp disfonksiyonu vb durumlar da çocukların sık enfeksiyon geçirmesine neden olabilir.
Antibiyotikler kontrolsüz kullanıldığında; antibiyotik direncine, böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına, işitme problemlerine, ekonomik maliyete ve önemli yan etkilere yol açabilir. Aynı zamanda vücuttaki yararlı bakterilerin yok edilmesine neden olarak bağışıklık sistemine de zarar verir. Antibiyotik direnci, ilacın tedavi edici özelliklerini kaybetmesine ve yeni ilaçların üretilmesi ihtiyacına zemin hazırlar.
Durum böyle olunca gereksiz ve sürekli antibiyotik kullanımının önüne geçmek ayrı bir önem kazanıyor. Burada da öne çıkan unsur bağırsak floramızı geliştirmek. İlk 6 ay anne sütü ile beslenme, zamanında ve uygun şekilde ek gıdaya geçiş, yoğurt, kefir vb. probiyotik zengini besinlerle beslenmek, ham bal ve propolis kullanımı bağırsak florası üzerinde olumlu etkileri dolayısı ile bağışıklık sisteminin güçlenmesine neden olarak uzun süre antibiyotik kullanımı ihtimalini azaltacaktır.
Bağışıklık sisteminin işlevlerini tam anlamı ile yerine getirebilmesi için sağlıklı ve dengeli beslenme çok önemli. Yetersiz ve dengesiz beslenen çocuklar bakteri ve virüslerin açık hedefi haline geliyor.
Özellikle hazır paketli gıdaların, şeker, çikolatanın fazla tüketimi ve yüksek karbonhidratlı beslenme bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışması için gerekli olan protein, vitamin ve minerallerin yetersiz alımına sebep olur. Oysa ki hastalanmadan sağlıklı bir kış geçirebilmek için vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek, yapılan beslenme hatalarını düzeltmek oldukça önemli. Gelin hep birlikte bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için nasıl beslenmeliyiz sorusunun yanıtını arayalım:
Bağırsak florasını iyileştirici beslenme şekli benimsenmeli: Bağırsaklarımızda bulunan iyi bakteri sayısı ne kadar fazla olursa bağışıklık sistemi de o kadar güçlü olur. Bağırsak floramızı geliştirmek için de probiyotik zengin kefir, yoğurt, şalgam, turşu gibi besinleri soframızdan eksik etmemek gerek. Tabii turşu ve şalgam gibi tuzlu gıdaları bir yaş sonrası ve kontrollü vermemiz gerektiğini unutmayalım.
Bitkilerin gücünden faydalanın:
Zencefil, zerdeçal gibi bazı bitkiler yüksek antioksidan kapasiteleri nedeni ile bizi hastalıklara karşı koruyacaktır. Bir yaş sonrası çocuklarınıza toz zencefille ham balı karıştırarark hastalık savar bir kür yapabilirsiniz.
Arı ürünlerinden faydalanın: Propolis kullanımının, bağışıklığı güçlendirici ve hastalanma sıklığını azaltıcı etkisi var.
Propolis, sadece bağışıklığı güçlendirerek ihastalıklarından korumakla kalmıyor aynı zamanda kanser, otoimmun vb. kronik ve yıkıcı hastalıklara karşı koruyor, alerjik hastalıklar ve astımda kullanımı çok etkili oluyor, ayrıca vücutta canlı ve sağlıklı hücre sayısını arttırıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda bakteriyel hastalıklar sırasında antibiyotikle birlikte propolis kullanımının tedavinin süresini ve kullanılan antibiyotiğin dozunu azalttığı bulunmuş. Propolis bunu, bağışıklık sistemine ait hücrelerinin işlevlerini artırarak gerçekleştirir.
Vücuttaki demir depoları azalınca hücrelere yeteri kadar kan gidemiyor. Hücrelere giden oksijen miktarı azalınca da enfeksiyona yakalanma riski artıyor. Bu durumun önüne geçmek için demirden zengin yiyecekler kırmızı et, tavuk ve hindi eti, yumurta, kuru baklagilleri günlük beslenmede tüketmek gerekiyor.
Abur cubur ve fast food yiyecekler bağışıklık sisteminin zayıflamasında önemli rol oynuyor. Bu nedenle hazır paketli gıdaların ve yüksek karbonhidratlı yiyecekleri çocuğunuzn günlük beslenmesinden uzak tutun.
Kuruyemişleri unutmayın: Ara öğünlerde sağlıklı atıştırmalıklar olarak çiğ ceviz, fındık ve badem verin. Özellikle kabuklu kuruyemişlerde bulunan çinko, selenyum bağışıklık siteminin sağlıklı çalışmasında çok önemlidir.
• Hastalıklardan korunmnın en etkin ve önemli yollarından biri kişisel hijyene önem vermektir. Her yaşta çocuğa onun anlayabileceği şekilde hijjyen eğitimi verilebilir. Mesela ilk dişi çıktığı andan itibaren dişleri fırçalnan bebek diş fırçalama alışkanlığını daha kolay kazancaktır.
• Çocuklara en az 20 saniye sabun ve su ile ellerini yıkaması gerektiği öğretmek ve gün içinde sıkça yıkamasını sağlamak hastalıkları önlemede oldukça önemli. Tabii aslolan kendi kişisel hijyenimize dikkat ederek onlara örnek olmaktır.
Soğuk havalarda çocukların daha sık hastalanmasının sebebi aslında toplumda üşütünce hasta olursun gibi bir yanlış inanış mevcut ve bu nedenle çocuklarımız kış aylarında çok kalın giydiriliyor veya havalar soğuk diye günlerce dışarıya çıkarılmıyor. Kış aylarında yani havalar soğuyunca enfeksiyonların artmasının sebebi enfeksiyona neden olan mikropların soğuk havada ve kalabalık şekilde bulunduğumuz kapalı ortamlarda daha çabuk çoğalıyor olması. Çocuklar üşüdükleri için değil, bu mikroplar kış aylarında arttığı için hasta oluyor. Çocukları kalın giydirmekle terleme de arttığından hastalıklara davetiye çıkarmış olunuyor. Çünkü çocuk kalın kıyafetler içinde terli bir şekilde dış ortama çıktığında daha çok üşüyor. Bebek ve süt çocuklarının anne-babanın giydiğinden bir kat fazlası, daha büyük çocukların ise aynı kalınlıkta giydirilmesi gerekiyor. Çocukların vücut ısısı en iyi ense ve gövdeden anlaşılıyor. Bu nedenle ‘elleri ayakları çok soğuk’ diye üst üste giydirilmemesi gerekiyor.
Paylaş