Paylaş
Çocukların cinsiyetlerini ve bir anlamda cinselliği keşfetmesi, gelişimlerinin bir parçası. Homoseksüel eğilimde olup olmadığı ise ne ailenin ne de çocuğun elinde olan bir durum. Çocuk Psikiyatristi Elif İpek, çocukların cinsiyetlerini fark edişlerini ve ailenin takınması gereken tutumu anlatıyor.
Çocuklar emeklemeye ve sonrasında yürümeye başladığı andan itibaren kendini sözler dışında da ifade etmeye başlar. Bu da beraberinde özerkliği getirir. Yürüme ile birlikte boşaltım organlarının kasları da gelişir. Artık çocuk, tuvalet eğitimi almaya hazırdır. Tuvalet eğitimi verilirken ıkınma, tuvaletini tutma çocuğun dikkatini üreme organlarına çeker. Yani çocuk özerk bir yaşam sürmeye başladığında cinsiyetini fark eder ve insanları cinsel kimlikleri açısından gözlemeye başlar. Bu alanda da çeşitli denemeler yapar.
Babasının, annesinin elbiselerini giyer, onlar gibi bir beden dili oluşturur. Ailesinden aldığı pembe ve mavi elbiselerden sonra bir de “Kızsın sen, güzel otur, aslan oğlum benim, erkekler hiç bebekle oynar mı?” gibi sözler duymaya başlar. Bunun nedeni ailelerin homoseksüeliteden korkmasıdır. Oysaki kız çocuk araba ile erkek çocuk bebek ile oynayabilir. Çünkü kız çocukların anneleri araba kullanır, erkek çocukların babaları da bebeklerinin bakımını üstlenir.
Aynı korku ile aileler, çeşitli oyunlar, oyuncaklar ve giysiler ile çocuklarına uç noktada cinsiyeti öğretmeye çalışırlar. Erkek çocuklarına saldırganlığı öğreten, kız çocuklarına anneliği öğütleyen oyuncaklar alırlar. Bazı aileler ise “Çağımız çok kötü, kızımı erkek gibi yetiştiriyorum, kendini korusun”, “Oğlum gerektiğinde kız gibidir hatta ev işlerini yapma konusunda kızlara taş çıkartır” gibi söylemlerde bulunurlar. Tüm bu tutumlar ve davranışlar, homoseksüeliteyi göstermez veya homoseksüelliğe neden olmaz.
Sanılanın aksine erkek çocuklar ne bebekle oynadıkları ne de ev işlerinde başarılı oldukları için kendilerine kadın cinsiyetini uygun grup homoseksüel olmazlar. Kız çocukları için de aynı durum geçerlidir.
Homoseksüellik Bir Hastalık Değil!
Homoseksüellik için yapılan pek çok araştırma olmasına rağmen tıp da henüz net bir açıklama yapmış değildir. Fakat Amerikan Psikiyatri Derneği ruhsal rahatsızlıkların tanı kriterlerini belirleyip açıkladığı kaynaklarda 1970’li yıllarda homoseksüelliği bir hastalık sınıfından çıkartmış ve kişilik ile ilgili bir durum olarak ortaya koymuştur. Homoseksüelliği daha çok çocukluk döneminde karşılaşılan, çocuğun yaşamında travma yaratan olaylara bağlamıştır.
Çocukluk çağında travmatik yaşantılar (taciz, tecavüz, ebeveyn ölümü, ebeveyn tarafından terk edilmek gibi ) yaşamış homoseksüellerle yapılan medikal tedaviler ve psikoterapiler sonucunda ise herhangi bir değişikliğe-hemcinse olan ilginin azalması ve karşı cinse olan ilginin artması gibi-rastlanmayınca bu durumu tamamen beynin yapısı ile ilgili olduğu gündeme gelmiştir.
Bu durumda sağlıklı ve başarılı çocuk yetiştirmek isteyen ana babalar öncelikle çocuklarını oldukları gibi kabul etmelidirler. Çocuklarına özelliklerini kazandıkları dönemden itibaren bir birey olarak davranmalıdırlar. Bedenlerinin kendilerine ait olduğu, istemediği kimsenin ona dokunmayacağı mesajını vermelidirler. Bu durum Türk toplumunda çoğu zaman es geçilen bir durumdur.
Çocuğunuzu Öperken İzin Alıyor musunuz?
Eve gelen misafirlere yaklaşmak istemeyen çocuğa, “Amcan yabancı değil, git amcan öpsün seni bir kere ne olur, otur teyzenin yanına ” gibi yönlendirmelerde bulunurlar. Oysa anne ve babaların çocuklarını öperken bile izin almaları, dudaktan öpme, popoya vurarak şakalaşma, genital organlara isim takma gibi davranışlardan uzak durmaları gerekir.
Kız çocuklarda erkeksi davranışlar, erkek çocuklarda kadınsı davranışlar ergenlik dönemine kadar devam ediyorsa, cinsel ilgi daha çok veya tamamen hemcinsinde ise homoseksüeliteden bahsedilebilir. Toplumumuzda her ne kadar homoseksüeliteye karşı takınılan sert bakış açısı henüz tam olarak kırılamamış olsa bile homoseksüel çocuğa sahip ailelerin düşünmesi gereken; başkalarının bu durumu nasıl karşılayacağı değil, çocuklarının içinde bulundukları durumu en sağlıklı şekilde yaşamalarını sağlamak olmalıdır.
Paylaş