Paylaş
Okul öncesi dönem çocukları genellikle akıllarına geleni yapıverirler. Bu, onların dürtüsel olmaları ve aslında dünyanın kendi çevrelerinde dönüyormuşçasına davranmalarından kaynaklanır. Hatta bu dönem ‘benmerkezcilik dönemi’ olarak adlandırılır. Beğendiği oyuncağı, şekeri, eşyayı cebine atmak da bu döneme rastlar. Aileler ise çocuklarının çalmaya başladığını düşünerek paniğe kapılır. Halbuki çocuklukta mülkiyet kavramı 7 yaşlarında edinilir. Yani 7 yaştan önce karşılaşılan cebe atmalar, hırsızlık veya çalma olarak değerlendirilemez. Çocuk eşyayı beğenmiş, özenmiş ve almıştır, artık eşya onunladır.
Aile genellikle “İzinsiz alınmaz”, “O başkasının”, “Parasını ödemeliyiz”, “Şimdi geri verelim” gibi yönlendirmelerde bulunurken durumdan utanır ve hırsızlık ihtimali ile çocuğu takip etmeye başlar. Takipler çocuğun hırsızlığını yakalama amaçlı değil de izin alarak almayı, sahibinin eşyasını arayabileceğini fark ettirmeyi, herkesin kendine özel eşyaları olduğunu öğretmeyi amaçlarsa çocuk doğru davranışı öğrenebilir. Suçlamak, etiketlemek, cezalandırmak, eşyanın sahibi ve çocuk arasında taraf tutmak gibi yaklaşımlar ise durumu daha da karmaşıklaştırır.
Mülkiyet kavramını edinmiş çocuklarda da izinsiz alma davranışı görülebilir. Bu kez durum çalma olarak adlandırılabilir fakat çocuğu yanlış olduğunu bile bile bir eşyayı çalmaya itebilecek durumlar göz ardı edilmemelidir. Çocuğun iç stresini artırabilecek ev içinde veya arkadaş çevresinde oluşan huzursuzluklar, ilgi görmediği hissi, yetersizlik hissi, zorbalığa maruz kalma, bir yakınını veya ev hayvanını kaybetme gibi travmatik yaşantılar bu duruma neden olabilir. Çocuğa davranışını değiştirirken yardımcı olabilmenin anahtarı, onu bu davranışa iten nedenleri anlamaya çalışmaktır.
Pedagog Elif İpek
Paylaş