Paylaş
Parkta, alış veriş merkezlerinde istediğini yaptırmak için ağlayan ve hatta kendini yerlere atan çocuklara, “Eyvah! İnsanlara rezil olduk!” duygusu ile hareket eden anne babalara hiçbirimiz yabancı değiliz. Hayatta her isteğimiz –en azından- anında olmadığına göre; çocuklarımıza bu önemli gerçeği sağlıklı bir biçimde nasıl anlatabiliriz?
Çocuklar özellikle küçük yaşlarda haz peşindedirler. İstedikleri anında olsun isterler ve uzun uzun açıklamaları dinlemek pek de onlara göre değildir. Çünkü isteklerini sorgulayabilme ve erteleyebilme becerisi henüz gelişmemiştir. Konuşma becerisini kazanana kadar ağlamak; olağan bir iletişim biçimi olarak algılanır. Fakat ağlamanın 2 yaş civarında yerini konuşmaya bırakması beklenirken kimi çocuklar bu davranışı sürdürür veya isteklerini yaptırmak için etkili bir silah olarak kullanır, inatlaşma ile ağlamayı kokteyl yaparak aileyi pes ettirme ve isteklerini elde etme aracı olarak kullanır. Özellikle 2 yaş civarında konuşma, yürüme, tuvalet eğitimi, beslenme gibi becerileri kazanarak kısıtlı da olsa özerklik kazanması ile ağlama ve inatlaşma davranışları kendini gösterme biçimi olarak kullanabilir. Kimi uzmanlar bu gelişim dönemini ergenlikte gelişerek yeniden beliren kendini ortaya koyma çabasına benzeterek “erken ergenlik” nitelemesi yaparlar fakat; erken ergenlik diye bir şey yoktur!
2 yaş ve sonrasında hangi yaşta olursa olsun, çocuğun ağlamanın bir iletişim biçimi olamayacağını fark etmesi gerekir. Bunun için çocuk ağlarken aile, “bunu mu istiyorsun?”, “oyun mu oynayalım?”, “bir yerin mi acıdı?”, “oyuncağını mı aldı?”... gibi binlerce olası durumdan gerçek olanı tahminler ile bulmaya çalışmak yerine çocuğun kendisini sözel olarak anlatması için destekte bulunmalıdır.
Küçük yaşta edinilen alışkanlıklar kalıcı olur
Okul öncesi dönemde, yaşam temellendirilirken edindirilen bu alışkanlıklar kalıcı olacaktır.
Eğer çocuk okul öncesi dönemde bahsettiğimiz becerileri kazanmamış ise; isteklerini aile ile sürdürdüğü otorite çatışmasında araç olarak kullanmayı deneyebilir. Aileye düşen en büyük ve en zor iş ise; çocuğun yaşı ne olursa olsun, isteklerini yapmanın veya yapmamanın kendi ellerinde, kontrollerinde, otorite göstergesi olarak kullanılmamasıdır. Ayrıca; isteğinin yerine getirilmesi için elinden geleni yapan ve son derece duygusal davranan çocuğa; geçmiş yaşantıları gündeme getirerek( “önceki gelişimizde de tutturmuştun!”), tehditkâr (“ağlarsan yapmam/almam!”), genelleyici (“hep ağlıyorsun!”, “yine tuttu damarın!”) veya değişken (“olmaz, izin veremem”, bir süre sonra “tamam tamam, haydi git!”) , suçlayıcı tavırlar ile yaklaşmamalıdır. Aile; çocuğun talebini değerlendirebilir ve yaşına uygun şekilde nedenleri ile birlikte isteğini gerçekleştirmenin mümkün olup olmadığını açıklayabilir. Bu süreçte önemli olan çevredekilerin bakışı değil, çocuğun geleceğidir...
Pedagog Elif ipek
Paylaş