Paylaş
Bebek dünyaya geldiğinde evin gözdesi oluverir. Evin ısısından, anne babanın uykusuna kadar ailenin yaşam düzeni bebeğe göre ayarlanır çünkü bakıma muhtaçtır ve ailenin biriciğidir- ilk çocuk olmasa bile... Çocuk bu düzene seve seve ayak uydurur. Hatta ailenin farkına varmadan yaptığı eksik, uygun olmayan yönlendirmeleri ile buraların ondan sorulduğu yanılgısına inanır. Çocuğa günün birinde ‘sahip olduğunu paylaş’ dendiğinde de olanlar olur!
Paylaşmak kavramı anne babayı, anne baba ile kardeş ile paylaşmaktan, eşyayı akranı ve/veya kardeşi ile paylaşmaya, 1 yaş küçük kardeşi ile anne sütünü paylaşmaya kadar çok yönlüdür...
Yaşamın ilk yıllarında çocuğun yemeğini kendi yemeye, karşılıklı oyun oynamaya başlaması ile aileler paylaşmaya dikkat çekebilirler. Yemek yerken ‘bir sana, bir bana’ oyunları oynanabilir. Anne sütünü yeni gelen kardeş ile paylaşması yani emzirme dönemi (yaklaşık ilk 2 yıl) bitmeden gebelik ile karşılaşılması işleri güçleştirebilir ve çocuktan sütü paylaşması beklenemez. Aksi taktirde hem anneye hem kardeşe hem de paylaşmaya tepki göstermesi beklenebilir.
2 yaşına gelen çocuğun dil gelişiminde “babanın arabası”, “abinin defteri” , “benim topum” gibi ifadeler (dil ekleri kullanılmaksızın) belirginleşir. Aynı dönemde çocuğun kendi için önemli göstergeler olan meme emmekten ve bezden ayrılması da söz konusudur.
3 yaşta sosyal ilişkilerin ön plana çıkması ile paylaşma kavramı önem ve anlam kazanır. Çocuğun sahip olduğunu paylaşma önerisini red etmesi doğal tepkidir, çünkü o zamana kadar her şey onundur. Çocuğu paylaşması için zorlamak karşısında ilişki kurmaya çalıştığı arkadaşına veya yetişkine öfke duymasına neden olabilir.
Kimi çocuklar, paylaşılmamış olanı gizlice cebine atabilir, kendine saklamak isteyebilir. Bu durum 7 yaştan önce çalmak, aşırmak olarak adlandırılamaz...
Paylaş