Paylaş
Reklamların bebek ve çocukların dikkatini çektiğine çoğumuz şahidizdir. Renk, hareket ve sesin hızlı geçişlerinden dolayı, çocuklar pür dikkat odaklanırlar hani. Hatta bazı anneler bilirim, yemeyen çocuklarına “reklam açın reklam açın” derdi ki reklama odaklansın da çocuk, ağzını balık gibi bilinçsizce açıversin, onlar da tıkı tıkıversin mamaları açılmış ağızlarından.
Reklamlar gibi, şarkı klipleri de aynı işi gördü çoğu anne için. Örneğin dayımın minik oğlu Arda (şimdi üniversitede kendileri), yemeğini Tarkan’ın “Şeytan azapta” şarkısıyla yerdi. Şarkı bitince ise huzursuz olup, ağlamaya yeltenen çocuğun şeytanla işbirliği içinde olacağından kokmuşluğum olsa da, melekten hallice bir birey olarak hayatına devam etmekte şükürler olsun.
Pek televizyonla arası olmamasına, sadece ayağına verdiğimiz topuyla zaman geçirmişse de benim o zamanların bir buçuk yaşındaki oğlum, yine de kulak kabartmış, bir iki tanesine ilgi göstermiş olacak ki, “Bank Asya Bank Asya” diye biten reklamı “Bankısa bankısa”, Avea Avea diyen biten reklamı ise “avaa avaaa” ağzından salyalar damlayarak tekrar ederdi.
Şimdilerde ise, özellikle reklam seyrettiği falan olmasa da, artık oyun oynarken mi yoksa çizgi filmlerin arasında mı denk geldiğinden bilemem, bayağı bir replik ve cingıl ezberlemiş, bununla da kalmayıp, ana oğul sohbet ya da tartışma zamanlarımızda kullanır hale gelmiş durumda bunları.
Anne: Oğlum şu oyuncaklarını toplar mısın lütfen?
Oğul: Tamam anne ya… Şu çizgi filmim bitsin de ondan sonra.
Anne: Bir önceki çizgi filmde de aynı şeyi söyledin. O yüzden oyuncaklarını bir yandan topla oğlum. Çıkacağız birazdan
Oğul: Aman anne ya, açken sen sen değilsin bir Snickers ye de kendine gel.
Ayyyy. Aç olduğum doğru. Açken saçlarım dikelmiş halde dolaştığım da doğru ama yemezler oğlum yemezler. Hem hiç sevmem fıstık ve karamel karışımlı çikolata ben…
Oğul: Anne biraz telefonunla oynayabilir miyim? Bugün hiç oynamadım.
Anne: Şu anda önemli bir telefon bekliyorum sonra oynarsın biraz anneciğim.
Oğul: Ya anne, telefon gelince söylerim söz…Hadi ver.
Anne: Oğlum konuşmam bitsin öyle. Lütfen ısrar etme.
Baktım bizimki, “bi bi bi bi bi bi” diyerek gözlerini kırpıştırarak iyice yaklaşıyor…
-Bi biskrem versem verir misin telefonu anneciğim?
Anne gülmeye başlıyor, yelkenler suya iniyor, oğul o telefona konuveriyor…
Oğul: Anne acıktım.
Anne: Tamam biraz sabırlı ol eve gelmek üzereyiz.
Oğul: Ama gidince bir de yemeğin pişmesini bekleyeceğiz. Sen şimdi bana bir şeyler alsan. Cipso mesela. Tırrrrrtıklı acılı, bir de tırrrrrtıklı sade. Sonra da yemeğimi yerim. Yoksa açlıktan öleceğim.
Aynı yolda devam ediyoruz. Çocuğun aklı fikri acıkan karnında olduğu için, tam yanından geçtiğimiz vitrinlerdeki kafasız mankenleri gösteriyor bana:
- Anne, baksana bunların kafaları Dominos’a gitmiş. Benimki de gidecek… Çok açım”
Bu ve buna benzer replikler bayağı bir sık görülmeye başladı hayatımızda. Firmaların bu reklamlarının gücüne mi şaşayım, yoksa “benim oğlum çok mu televizyon izliyor ben bunu kaçırıyorum?” vesvesesine mi kapılayım bilemedim. Kime varayım kimden sorayım? 118 80’ i mi arasam, yoksa kaderime küsüp üstüne bir de soğuk Sütaş ayran mı içsem ne yapsam? Neyse ben bunları şimdilik bir kenara bırakıp yemek yapayım. Piliç pişireyim mesela. Zira beyim ve oğlum pek bir severler fırında piliç ve yanında patates püresi. Ama her piliç Erpiliç değildir bunu farkında olmam lazım. Ayrıca ben de kendime göre de birkaç şey pişireyim. Çünkü benim başım kel değil.
Zeytinyağsız yiyemem aman
Sarmaya balığa doyamam aman
Yudum gibi lezzete
Ben istemem diyemem aman…
Reklamları dinlediniz…
Paylaş