Paylaş
Yolunuz Yakakent’e düşerse oranın kendine has yemeklerini tadana kadar kalmanızı öneririm. Bir yandan mis gibi denizinin manzarasında kendinizi kaybeder, diğer yandan iyotun açtığı iştahınızı yörenin tatlarıyla taçlandırabilirsiniz.
Elli, altmış hatta daha fazla yıldan beri değişen mimari dokusuna karşın, bu şirin ilçenin değişmeyen öyle özel yemekleri vardır ki, bir tadarsan başka yerde aynı tadı bir daha asla bulamaz, o tadı damağında saklamak zorunda kalırsın.
Her yerin kendine göre özel ve güzel yemekleri var elbette. Hatta adı aynı olan yemekleri birden fazla şehrimizde görmek de mümkün. Lakin bu yemekler o yörenin özel yapım teknikleriyle ve o yörede üretilen sebzeyle, yağla, peynirle ya da otuyla sebzesi ile yapılınca “oranın yemeği” olur.
Ha işte bu “ora”lardan biri de Yakakent. Samsun’un bu deniz kenarındaki şirin ilçesine yolunuz düştüğünde -ki düşürseniz pek iyi olacaktır- aşağıda söyleyeceğim yemeklerini yemeden ayrılmayın derim.
Her yerin güveci vardır. Ama siz bir de Yakakent’te güveç yaptırın. Çünkü bu güvece konulan et, yaylada serbest otlayan koyundan, tereyağı yine mutlu mesut yayılmış inekten, içine konulan sebzesi köylerden taze taze gelmektedir. Toprak güveç tencerenin içindeki et, taş fırındaki yerin alıp, odun ateşinde öyle bir pişer ki, pişip de evine getirdiğin güvecin o müthiş kokusunu duyan senin kendisini yemeğe davet etmen için gözlerinin içine bakar.
Siz hiç pırasa sirkelisi diye bir yemek duydunuz mu? Benim sorduklarım duymamış. Belki sadece zeytinyağlısını bildiğiniz yemeği bir de böyle deneyip yiyin. İnanın sirkeyle sarımsakla harmanlanmış kızarmış pırasanın bu formuna bayılacaksınız.
Civar köylerden cuma günü kurulan pazara taze taze toplanıp satılmak üzere getirilmiş, doğal gübrede yetişen kara lahananın kavrulmuş halini, fırından yeni çıkmış ekmekle yemeyi deneyin hele bir. Karadeniz’in meşhur turşu kavurması sadece burada domates turşusu ile yapılı ve inanın bir başkadır.
Yörenin iki özel tadı daha vardır ki, kaç nesildir ne tadından ne adından ödün vermiştir.
Bunlardan biri, özellikle de kış akşamlarının ya da özel ikram günlerinin vazgeçilmezi tirittir…Amanın tirit yamanın tirit. Tahta sofralarda açılan yufkalar, odun ateşinin üstüne konulan sacın üzerinde, yumuşaklığı baki kalmak üzere pişirilir. Pişen yufkalar önce üçgen olarak kesilir, sonra iki parmak eninde kalıncaya kadar katlanır. Serbest dolaşmış, doğal yem yemiş ve eceli geldiğinde kuru yolum olarak tencereye konulmuş tavuğun, iki parmak kalınlığındaki yağı suya geçer. Yufkalar, bu köy tavuklarının pişmiş olduğu suyun içine güzelce daldırılır, çıkarılır ve tepsiye dizilmeye başlanır. Kat kat. Her katın arasına mis gibi doğal eritilmiş tereyağı, ceviz ve tavuk parçaları konulur. Dört beş kat çıkar böyle. En üste geriye kalan tavuk etleri konularak servise hazır hale getirilir. Elinle kıvıra kıvıra, önündeki tavuk suyuna daldırıp yersin. Tiridine tiridine tiridine banarsın… Isırmaya kıyamaz yutarsın…
Şimdi gelelim final tada. Yakakent’i Yakakent yapan, başka hiçbir yerde o mis kokusunu duyamayacağınız cevizli mantıya…
Ben, bohça biçiminde kapanmış, hafif sulu ve soslu mantıyı ta üniversiteye başladığım Ankara’ya kadar ne gördüm ne yedim. O mantı da güzeldi ama benim tarihimin mantısı değildi. Ankara yıllarımda arkadaşlara yana yıkıla anlattığım bizim yörenin cevizli mantısını kimsenin bilmediğini anlamak ise nasıl da şaşırtıcıydı. Cevizli mantı mı olurdu? Ne yani kıyma yerine ceviz mi konuluyordu bohçanın içine? Baktım ki sözel anlatamıyorum işleve geçtim. Karınca kararınca, bizimkilerden gözlemlediğim kadarıyla mantı açmaya (elbette yufkalar ne yuvarlak ne yeteri kadar inceydi) ve arkadaşlara yedirmeye başladım. Tanıt, yedir, yiyenin tadında kalan mantıyı yeniden yedir derken, baktım ki derslere giremez olmuşum. “Bundan sonra mantı isteyen yazın beni Yakakent’te ziyaret etsin” deyip kariyerime son verdim.
Bizim mantımız üçgen kapatılır. İçi normal mantıdaki gibi etlidir elbette. Piştikten sonra yine bizim meşhur tereyağımızla yağlanır. Cevizler üzerine bolca serpilir, malzemeden kaçılmaz. İlk tabaklar cevizli mantıyla dolar. İkinci tabaklar ise yoğurtlu mantı ile. Yoğurtlu mantıda kullanılan yoğurt civar köylerden pazara getirilen köy yoğurdunun harmanlanmasıyla başka bir forma girer. Daha yoğundur sulu olmaz…
Doğal besi hayvanının inanılmaz lezzetli eti, yağı, sütü yoğurdu, doğal gübrenin filizlendirdiği ürünü ile yapılan bu yemeklerin tadını abarttığı düşünüyorsanız buyurun hodri meydan diyorum. Sizi Karadeniz’in bu sahil ilçesine davet ediyorum. Memnun kalmazsanız yol ya da benzin paranız benden…
Paylaş