Paylaş
Yok mu? Mutlaka rastlamışsınızdır. Size denk düşmemişse bile bir yakınınıza çatmıştır, ondan dinlemişsinizdir benzer hikâyeler.
Kıskanç, ikiyüzlü, riyakâr komşuların, bir öyle bir böyle tavırlarından yakınmadınız mı hiç? Sana yana yakıla anlattığı ve kötülediği kişilerle, ertesi gün al gülüm ver gülümlü zaman geçirip ağzınızı açık bıraktıran olmadı mı? Ya da arkadaşınmış gibi görünüp, aslında seni öylesine kem gözle süzen, ne yaptığını, ne aldığını takıp etmek için yanından ayrılmayıp, fikirlerinle ve yeniliklerinle beslenip, sonra o görüp öğrendikleriyle, etrafındaki diğer kimselere hava basan tipler görmediniz mi?
En özel, en “her şeyde en iyi benim”i destur edinmiş, kendi mutsuzluğundan dolayı sizin mutluluğunuzdan rahatsız olan tiplerin gazabına uğramadınız mı? Ortak bulundukları toplum içinde akılca, kariyerce, yetenekçe ya da maddi manevi kendinden bir tık bile üstte olanların, yalan yanlış dedikodusunu yapıp zehir saçan tehlikeli sosyal tiplere çatan parmak kaldırsın.
Valla ben gördüm. Kendi gözlerimle. Bizzat şahit de oldum. Yerli yersiz dedikoduların içinde de kalmışlığım oldu, yerli yersiz dedikodu anlatılıp kafası mengeneye sıkıştırılmış hale getirilen de. Yukarıdaki paragrafta örnek verdiğim maddelerin hepsinin bir kişide toplandığını gördüğümde ise pes bile dedim yani.
Seksenlerin dizilerinden DALLAS’ı kim hatırlamaz? Kötü yürekli, tilki bakışlı Ceyar (J.R) ile kafası bir dünya karısı Sue Ellen’ı, Yuving (Ewing) çiftliğinin tam karşısına düşen kendi çiftliğimizde gördük biz. Önce dost dedik aramıza aldık. Aradan altı ay geçmeden ortalığı nasıl birbirine kattıklarını görerek dilimizi yuttuk yemin billâh. Bu çiftlikteki Bobi (Bobby)nin Pamela rolü üstüme kaldı yeminle. Dallas dizisini aratmayacak entrikaları göreceğimiz bu karşı çiftlik, içindeki dallamalardan dolayı DALLAMA’S olarak isim aldı.
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ne pirenin ne de sivrisineğin uğramadığı bu butik çiftlik küçük bir Ege kasabası gibiydi. Ne güzeldi komşular ve ne güzeldi özellikle de bahar ve yaz ayları. Çiftliğin yöneticisi Jack, çok tatlı, sanatsever, iyilik meleği gibi bir adamdı. En yakın arkadaşı bizim de çok sevdiğimiz Klif Barns (Cliff Barnes) ve eşi Kristin de kendi hallerinde güzel bir çitti. Zararsızdılar. Jack’le de çok iyi ve eski dosttular. Diğer sakinler de yukarıda bahsettiğim tüm diğer isimlere ayak uydururlar, kahkahaların eksik olmadığı saatler geçirilir, şarkılar söylenir, yaz sinemaları izlenirdi havuz başına sıralanan şezlonglara yaslanılıp.
Günün birinde çiftliğe başrol oyuncusu Ceyar geldi. Cırt yeşil gözlerini devirerek, “ben bu çiftliğin yeni sahibiyim” edasıyla, koltuğuna oturur oturmaz reform hareketlerine başlayıverdi. Önceleri diğer sakinler, onun çiftliğin iyiliği için orayı burayı kurcaladığını, bir iki tamirat yaparak imar ve bayındırlık işlerine el attığını düşünseler de, her bir yaptığı öylesine detaylar için vergiden düştüğünü Şerif Taytıs’ın (Titus) göreve başlamasıyla anlamıştık. (Şerif Taytıs’ı, Flamingo Yolu dizisinden DALLAMAS’a tayin ettim bu arada)
Ceyar’ın karısı Sue Ellen, perde arkasından çiftliğe her geleni gideni gözler, evini beğendiklerinin eşyalarını, giyimini beğendiklerinin kıyafetlerini taklit ederek gününü geçirirdi. En dayamadığı şeyin fesatlık, riya ve dedikodu olduğunu her fırsatta belirten hatun, bu dediklerinin en alasını yaparak kendiyle çelişirdi.
Gün geldi, karı koca bütün çiftliği birbirlerine katmayı eninde sonunda başardılar.
Ceyar ve karısına göre, her lafında “ben, bana yamuk yapana ateş ederim ulennn” diyen Deli Kliff yalancı ve atar tutar bir herif, Khristin ise öylesineydi. Diğer komşulardan çaprazdakiler yalancı, iki üsttekiler bencil ve çıkarcı, hele de yeni gelen Emily Hanım anlaşılmazın tekiydi. Arthur dingil, Shakira ise estetik güzeliydi. Yani onların kalite(!)sine kimse erişemezdi.
Ceyar yüzünden önce Jack ile Klif birbirine girdi, sonra yukarı komşular Kliff’le küstüler. Sonra Jack’le Klif barıştı, sonra Ceyar ve Klif tartıştı derken işin iyice cılkı çıkıverdi. Kocası erkek tayfasını birbirine düşürürken, ondan aşağı kalmayan, yuvarlanan tencerenin kapağı Sue Ellen da kadınlar cephesine bol malzeme taşıyordu. Sonunda, kim kime ne dedi, niye dedi haline getirdikleri çiftlikte Celali isyanları baş gösterdi.
Eninde sonunda renkleri anlaşılmıştı. Ceyar’ın başka bir yere gitmesi mümkün olmadığından, suyu bulanan çiftlikte göç dalgaları epey bir arttı. Kimimiz çevre çiftliklere, kimimiz eyalet dışına çıktık. Ben de Walton Dağı’na taşındım. Walton ailesi ve Küçük John’la komşu oldum.
Yani dostlar, “ev alma komşu al” doğrudur ama birçok komşunun da yüzü başka, içeriği başka olabiliyormuş, bilmek lazımmış. Öyle hemen herkese kol açılmazmış. Elini verirsen bu uzattığın kol kopabilirmiş. Kopmadan önlemi almak gerekmiş. Önce tanıyacakmışsın sonra içini açacakmışsın. Zira senin verdiğin her detay, sana yol su elektrik olarak değil, tehlike, tehdit ve kumpas olarak dönebilirmiş. Akıl yaşım oturdu diye düşünme! Akıl yaşta değil baştaymış. Ve ancak başa gelince anlayabildiğin şeyler de varmış.
—Komşu komşu
—Hu hu
—Ceyar geldi mi?
—Geldi
—Ne getirdi?
—Takım taklavat
—Kime kime
—Sana bana
Yok bacım ben istemem, kalsın. Ceyar bizden uzak olsun. Bizim dağa uğramasın zira bizim dağ yandı, bitti, kül oldu gitti.
Paylaş