Paylaş
Londra’daki eğitim ve iş hayatımı sonlandırıp, yeni bir yaşam için İstanbul’a döndüğüm yıl, ülkemde bir finansal kriz yaşanıyordu. Hemen akabinde yaşadığımız Marmara depremi ile, başta gayrimenkul sektörü olmak üzere, bir sürü iş alanı krizden dolayı küçülmeyi hedefleyerek işten çıkarmalara başlamıştı.
Aradan bir iki yıl geçti. Bu kez kriz internet sektörünü vurmuştu. Yabancı uyruklu şirketlerden bazıları Türkiye dahil bazı ülkelerdeki ofislerini kapatmaya kadar gitmişlerdi.
Ardından, adına global kriz denilen bir başka dalga daha yayıldı.
Devamlı şunu duyuyorduk: “Eee, malum kriz var. Verebileceğimiz fiyat şudur” ya da “krizden dolayı maaşlarda artış yok”.
Öyle ki, krizden etkilenmeyen şirketler bile “malum işte kriz” sloganıyla, yapması gereken artışlı ödemeyi, “canın isterse al yoksa git, zaten iş arayan binlerce eleman var. Benim için hava hoş, gerisini var sen düşün” yüz ifadesiyle veriyordu çalışanına.
Bir arkadaşım, sekiz ay içinde, kapanacağı için üç işten çıkarılmıştı örneğin. Hatta bana "İşin ne diye soruyorlar, girdiğim şirketi kapattırıp, tazminat alıp yan gelip yatmak diyorum” derdi.
Kriz de kriz… Almış başını yürüyordu. Hayatımızın bir parçasıydı artık.
“Bir çocuğum olsun adını Kriz koyacağım. O kadar alıştım kerataya” dediğimi hatırlıyorum.
***
Chris (Kris), hayatıma kayınpederim olarak girdiğimde henüz hatırlayamamıştım yukarıdaki isim davasını. Nasıl ki oğlumuz olacağını öğrendik ve isim arayışına girdik, işte o zaman düştü aklıma. Oğlumuza Türk ismini ben koyacaktım, İngiliz ismini ise babası. ‘Belki kendi babasının ismini koyar eşim’ diye düşünürken ben, “Aha” dedim “Valla da çocuğun ismi Chris olursa, isme en yakın Türkçe söyleniş “Kriz” ile o zamanki esprim yerini bulacak.”
Lakin, ailede birkaç kişinin adı ya da göbek adında Chris adı hali hazırda yer aldığından, bir de biz oğlumuzu öyle adlandırırsak olayı beşinci Henri, sekizinci George, yirmi altıncı Richard kalıplarına sokmayalım diye başka isim arayışına geçti eşim. Ülkesinin o yılki en popüler bebek isimlerini sıralamaya başladı, ben de ha bire “olmaz” diyerek itiraz etmeye.
“Ben Charli ismini çok seviyorum. Bu olsun.”
“Olmaz …”
“Neden?”
“Çünkü Türkiye’de bir dizi film vardı. Adı Charli. Charli maymunun adı. Çocuğuma maymun muamelesi yapıp alay ederler.”
Şaşırmıştı ama kaderine razı olup diğer seçeneğe geçti.
“İkinci sevdiğim isim Billy (Bili). Buna bir itirazın yoktur herhalde”
Olmaz olur mu….
“Ayyy o hiç olmaz…”
“O niye?”
“Bizim burada tavuklara yem atarken “geh bili bili bili” denir. Çocuğuma tavuk muamelesi yapıp alay ederler.
Literatüründe “hasbinallah” yok ama bana bakışları ve mimikleri o tarzda kocamın.
Ona yok, buna ıhh, öbürüne fazla klasik derken, Thomas isminin benim için uygunluk durumunu sordu beyim. O kabul gördü. Ülkelerinin dördüncü popüler ismi Thomas, babası tarafından demokratik bir seçim sonucunda kondu oğlumuza.
Sıra Türk ismine girince kafamdaki ilk ismi söyledim. Nejat… Hem rahmetli dedemin adıydı bu, hem de Kerime Nadir’in çok sevdiğim romanı Samanyolu’nun kahramanı Nejat’tan… Filmini de çok severim üstelik. Başrollerde Göksel Arsoy ve Belgin Doruk.
“Ben Nejat düşünüyorum, sen ne dersin?”
“Kulağa hoş geliyor. Sen nasıl istersen canım”
Adam demokratik, adam hoş görülü, adam kim ne der kim ne demez, neden bu ismi düşünüyorum sormadı bile. Sen nasıl istersen dedi ve bitti. Bir ona baktım bir kendime. Burun kıvırmalı itirazlarımı düşünüp iyimser rolüne girmeye çalıştım.
“Yani, şeyy, eğer istersen Charli koyalım ama… Şeyy işte biliyorsun. Ama yine de.. yani istersen…olsun hani….” tarzında, “seçim yine senindir” temalı kem küm ettiysem de, şükürler olsun o kararından dönmedi. Hemencecik oğlunun ismine alışmıştı çünkü.
Belki benim oğlum büyüyene kadar Charli yayından bile kalkmış olabilirdi. Ve fakat, günümüzde de olsak, yetmişlerin Yeşilçam filmleri veya eski dizileri gösterilmiyor mu hala? Zevkle izlemiyor muyuz? Ne bileyim ben iki bin yirmilerde TV sektörüne kriz girmeyeceğini, yeni diziler hayatımıza giremeyip eskilerle bir süre idare etmek zorunda kalmayacağımızı? Ya da bir nostalji dizi kanalı çıkmayacağını? Hah… Ya, tam oğlum ergenliğinin doruğundayken, izlenilen Charli’den esinlenilerek “sana niye maymun ismi konulmuş bakalım” diye sorulursa? Ya tavuk gibi kışlanıp ya da “darıya gel darıya” diye davet görürse “geh bili bili” diye oğluşum.
Olmaz valla. Kriz çıkar.
İleri görüşlü olacaksın bacım. Olacaksın ki ileride kriz çıkmasın…
MİNİK BEBEĞİNİZE EN GÜZEL İSMİ Mİ ARIYORSUNUZ? O ZAMAN BEBEK İSİMLERİ REHBERİMİZE BİR GÖZ ATIN!
Paylaş