Paylaş
Zen felsefesinin kökeni Hindistan’a dayanmaktadır. Budizmin bir kolu olan zen, aydınlanma amacıyla yapılan meditasyona verdiği önemle kendini gösterir. Zen’in temel öğretisi iyi ve erdemli bir insan olmak. Farkındalık ve iç gözlem bu yaşam biçiminde olmazsa olmazlarından. Zen felsefesi her insanın içinde bilgelik olduğunu ve bu bilgeliği yaşama geçirmek üzerine kurulu olduğunu söyler.
20.yüzyılın ortalarından itibaren Batı’da bir felsefe, bir yaşam tarzı, bir sanat akımı olarak yaygınlaşmıştır. Sadeliği, dinginliği ve sükuneti temsil eder.
Peki bu felsefeyi evimize nasıl konuk ederiz?
Elbette ilk söyleyeceğim şey ‘’fazlalıklardan kurtulun’’. Daha ne kadar “İleride lazım olacak” diye tuttuğumuz eşyalar bize yük olarak kalmaya devam edecek. Bilincimizdeki sakinlik baktığımız her yerdeki yalınlıktan geçer.
Yaşam alanımızda doğadaymış gibi hissetmemiz çok önemli. Bu yüzden renk tercihlerimizi doğada var olan kartelamızdan seçelim. Duvarlarımızda belki açık toprak tonları tercih edebiliriz. Çünkü bu renk; toprağın rengidir, sağlam ve güven demektir. Durağanlık, güçlülük ve olgunluk verir.
Kullanacağımız mobilyalarda ise sade yalın çizgiler olmasına dikkat edelim. Mümkünse hacimsel yer kaplayacak eşyalardan kaçınalım. Bu felsefenin ana hatlarını minimalist tasarımların oluşturduğunu belirtmekte fayda var. Evimizde dolaşma alanımız, kendimize ait, özel hissedip meditasyonumuzu yapabileceğimiz ferah bir yerimiz olmalı.
Evimizi şekillendirirken renklerin birbiriyle uyumuna dikkat etmeliyiz. Sakin ve dinginlik ararken zihnimizi kaosa sürükleyecek renk seçimleri yapmamalıyız. Elbette istediğiniz bir rengi domine edebilirsiniz fakat devamında o rengin tonları ile ilerlemek iyi olacaktır. Genelde, toprak tonları, beyaz, bej, gri ve pembenin yumuşak tonlarını kullanabilirsiniz.
Yaşam alanınızın tamamen rahatlatıcı, sakinleştirici olmasını istiyorsanız, beyaz ışık ve floresan gibi aydınlatmaları kesinlikle eleyin. Mümkünse gün ışığını yansıtan aydınlatmalar veya mumlar tercih edin. Odanızda, tek bir tane değil, birkaç tane lambader ya da abajur olursa ışık, homojen bir şekilde dağılacak, sizin de odağınız tek bir yerde olmayacaktır. Elbette doğal ışıktan ne kadar çok faydalanırsak ne mutlu bize.
Tekstil ürünlerinizde de doğallık önemli. Ham kumaşlar ya da keten kumaşlar kullanılabilir. Perdelerinizde açık tonlar tercih edebilir, dışarıdan sesi ve hava akımını kesebilen kumaşlar kullanabilirsiniz.
Odanızda yumuşak alanlar sağlayın. Büyük ahşap parkeler bu felsefe için uygun fakat döşeme üzerine atacağınız aynı tonlarda yün veya ham koton kilimler içinizi yumuşatacaktır.
Yatak odanızda ise; gün ışığından olabildiğince fayda sağlamak için yatağınızı gün ışığı alabilecek şekilde konumlandırın. Yatak örtünüzü soft kumaşlardan tercih edin ve yatağınızın üzerindeki yastıklar sayıca fazlaca ise, bunları azaltın. Unutmuyoruz; fazlalıklardan kurtuluyoruz. Odanızda veya duvarlarınızda fotoğraflar, tablolar veya süs eşyaları varsa, aralarından kendinize en yakın hissettiklerinizi seçin ve geri kalanları dinlenmeleri için başka bir yere kaldırın. Eğer bu odada bir kitaplığınız bulunuyorsa, zen felsefesi der ki; bu kitaplığı güzel bir dekoratif paravanla kapatabilirsin.
İçinde yaşadığımız, bazen kalabalık eşyalar arasında kendimizi bile kaybettiğimiz evlerimizde zen’i bulabileceğimize inanıyorum ben. Karmaşanın içinde, sadeliği, dengeyi ve farkındalığı bulmaktır yaşamda esas olan.
Paylaş