Paylaş
Duymaya çok alışkın olduğumuz, günlük yaşantıda gözle görülür çok belirgin özellikleri bulunduğundan “panik bozukluk” tanısını ayırt etmek güçtür. “Panik Bozukluk (PB)” bir tanı olarak kullanılmaz. PB; kaygı bozukluğunun bir alt dalıdır.
Panik bozukluğun temelinde ise beyinin yanlış uyarımı sonucunda ortaya çıkan “yanlış zamanda kaygılanma” durumu yer alır. Kişi; bu yanlış uyarımları genelde birbirine benzeyen olaylarda bilişsel anlamda benzeterek beyinden organizmaya karşı tepkisel uyarım aktarmaktadır. Bu uyarımlar sonucunda vücudun “savaş ya da kaç” tepkisinde ortaya çıkan titreme, kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp-verme durumları görülür. Nöbet sıklığı kişiden kişiye göre değişir. Çünkü bu bozukluğun nedenlerini tetikleyen; genetik aktarımlar, ayrılma kaygısı, çocukluk çağı yaşantıları ve travmatik durumlar her bireyde farklılaşır.
Genellike 20-30 dakika sürer. Bu nöbetlerin sıklığını etkileyen diğer bir durum PB hastalarında bulunan “beklenti nöbeti”dir. Beklenti içinde bulunmak kişinin düşüncesinin sürekli bu rahatsızlık üzerinde olduğunu gösterir. Beklenti arttıkça nöbetlerin arttığı gözlemlenmiştir.Bazı durumlarda çok spesifik olarak ortaya çıkar. Örneğin; fobilerden agarofobi (kapalı yerde kalma korkusu) durumunda da kişi aynı semptomları gösterebilir. Bu yüzden genel durumda “agarofobi olmadan panik bozukluk” ile “agarofobi ile eşlik eden panik bozukluk” olarak ikiye ayrılır. Bu durumda da kişi önce fobilerinden arınır.
Tedavi sürecinde en etkili yöntem bilişsel davranışçı terapi ile ilaç tedavisidir. Bilişsel davranışçı terapide yanlış uyarıma yol açan düşünce akışında müdahalede bulunarak yanlış düşünce biçimi düzeltilmeye çalışılır. Kişinin “felaket senaryoları”, beklentiye yol açan nedenler saptanıp karşılıklı tartışılır. İlaç tedavisi olarak; seratonin geri alım inhibitörleri içeren antianksiyetikler kullanılır. İlaçlar devamlı ve uygun dozda kullanıldığında etkili olur.
Paylaş