Paylaş
Bu derslerin başında matematik geliyor. Matematik, yapabilenlerin en çok sevdiği ders iken, yapamayanlarınsa en korktuğu ve sevmediği ders olmuştur hep.
Bir diğer ders ise benim de öğrencilik yıllarımda çok zorlandığımı hatırladığım, şimdi de öğrencilerimin serzenişlerinden aynı sorunu onların da yaşadığını anladığım fizik dersi. Fizik dersini, öğrencilerimin yaşadığı benzer sorunlardan dolayı mı yapamazdım bilmiyorum ama kendimi hiçbir zaman fizik derslerinde yeterli hissetmezdim.
Fizik ve matematik, öğrencilerin anlamadıklarını açıkça kabul ettikleri iki sayısal ders olsa da öğrencilerin başı hep sayısal derslerle dertte değil. Türkçe ve İngilizce’de öğrencilerin özellikle sınavlarda sorun yaşadığı derslerin başında geliyor. Öğrencilerimle, girdikleri sınavların Türkçe kısmıyla ilgili konuştuğumda ya da ülkemizde yapılan merkezi sınavlardaki Türkçe net ortalamalarına baktığımda çok büyük bir sorun olduğunu açıkça görebiliyorum.
İngilizce ise başta ben ve benim gibi belli bir yaştan sonra yabancı dil öğrenmeye niyetlenen insanlar için oldukça büyük sorun. Bununla birlikte gençlerimizin de hem okullarda hem de özel kurslarda İngilizce öğrenmek için zaman harcamalarına rağmen bizler kadar olmasalar da bu işte oldukça zorlandıklarını görüyorum. Hele akademik kariyer yapmak için alınması gereken dil puanlarından şuan hiç bahsetmiyorum bile...
Gözlemlediğim bu sorunlara istinaden Fizik, Matematik, Türkçe ve İngilizce öğrenimiyle ilgili yaşanan sorunlar ve bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri hakkında bir çalışma yapmak istedim. Bu alanlarda yıllardır emek veren değerli öğretmen dostlarımla bu derslerde yaşanan güçlüklerin sebepleri ve bu güçlükleri aşmak için neler yapılması gerektiğiyle ilgili görüşmeler yaparak küçük bir yazı dizisi hazırladım. Beni kırmayıp zaman ayıran öğretmen arkadaşlarıma çok teşekkür ederim...
Türkçe dersi öğreniminde yaşanan güçlüklerin sebepleri ve çözüm önerileri
Ülkemizde yapılan merkezi sınavların derslere göre net ortalamalarını incelediğimizde sonuç çok parlak görünmüyor. Örneğin, bu sene 8. Sınıf öğrencilerinin katıldığı LGS (Liselere Geçiş Sistemi) sınavında 20 sorudan oluşan Türkçe testinin net ortalaması 10, üniversiteye giriş sınavlarının ilk basamağı olan TYT’de 40 sorudan oluşan Türkçe testinin ortalaması 14,28 olarak açıklandı. Bu demek oluyor ki, 8. sınıf öğrencileri, Türkçe sorularının sadece yarısını doğru cevaplayabilirken 12. sınıf öğrencileriyse yaklaşık olarak %35’ini doğru cevaplayabilmektedir. Sorun, başarı ortalamasının bu kadar düşük olmasıyla da kalmıyor. Bu sınavlara giren öğrenciler, genelde soruları anlamakta zorluk çektiklerini, birkaç defa okudukları için sınavda çok fazla zaman kaybettiklerini ifade ediyor.
Şu ana kadar gözlemlediğim bu sorunlara istinaden, bu alanda uzun yıllar emek vermiş olan Türkçe Öğretmeni Şennur Türk’le Türkçe derslerinde başarılı olmak için neler yapılabileceğini konuştuk.
Öğrencilerimizin Türkçe testlerindeki başarı durumunu nasıl yorumluyorsunuz? Özellikle okuduğunu anlama güçlüğü yaşayan çocuklarımız için neler öneriyorsunuz?
Türkçe bir dersten ötedir. Dilin adıdır. Varlığı 5500 yıla dayandığı iddia edilen bir dil olan Türkçenin çok köklü bir dil olduğu su götürmez bir gerçek. Bu da dilimizin imkânlarının genişliği, zenginliği anlamına geliyor elbette. Bu zenginlik onu kullananların hayatlarını daha anlamlı ve değerli kılacak bir nitelikte. İnsan, içinde bulunduğu dünyayı, yaşadıklarını, bunlar karşısında hissettiklerini, beğenilerini, sevdiklerini, amaçlarını, hayallerini, ideallerini, aşklarını, şikâyetlerini, korkularını, nefretlerini kısaca iç dünyasının sırlarını, sadece dilini kullanarak başka insanlarla paylaşabilir. Bunun en güzel biçimde gerçekleşebilmesi için de insan zihninin bu konudaki en güzel ve değerli örneklerle beslenmesi kaçınılmaz bir gerçek. Bu güzel örnekler de kendi edebiyatımızda ve dünya edebiyatında yazılmış pek çok edebi eserde yer alıyor. İşte bu örneklerin ele alındığı özelliklerinin incelendiği dersin adı bizim dilimiz için Türkçe olarak adlandırılıyor.
Yukarıda yaptığımız tespit, bize bu dersin içeriğinin bir soru malzemesi değil, hayatın kendisinin anlamlandırıldığı, insanın yaşadıklarının tanımlandığı, adlandırıldığı bir dünya olduğunu gösteriyor. İşte sorun da burada başlıyor. Ders kitapları ve müfredat, çocukların sözünü ettiğimiz hayata dair zenginliklerin kazandırılmasını değil, yükledikleri kitabi bilgilerle öğrencilere öncelikli olarak Türkçe sorularını çözme yetisi kazandırmayı hedefliyor. Öğretmenler ve sınavlarda çocuklarının başarı sıralamasını gerçek başarı olarak değerlendirmeye yöneltilen veliler de bu soru çözmeyi öğrenme ve kavramaya tercih ettiklerinde ‘kısır döngü’ başlamış oluyor.
Nedir bu kısır döngü?
Türkçe soruları insanın iç dünyasının sırları diye az önce sözünü ettiğimiz insanı insan yapan değerlerle beslenmiş düşünce metinlerinden oluşur. Bu sorular çocuklarımızın önüne konulduğunda bu sırlara erişememiş öğrenciler, her soruda yeni bir şey gördüklerini düşünür ve tedirgin olur. Bu durum ise çocuğun “Eli hızlansın, alışsın” diyerek öğretmenleri ve ailesi tarafından sürekli soru çözmek gibi bir kıskaca mahkum eder. Eli alışsın diye sürekli soru çözmek zorunda bırakılan bir çocuğun dil konusunda bilinçlenmesi ise ne akademik ne de pedagojik olarak mümkündür. Sadece bildiklerini yapma hızı artar bu sayede, yeni bir beceri kazandırması oldukça zordur.
Oysaki her yıl Türkçe net sayısı da hızla düşüyor…
Daha önceki yıllarda okullar sınava hazırlayan bir merkez olarak görülmüyor, iyi eğitim verdikleri müddetçe tercih ediliyordu. Özellikle son beş yılda bu, birçok okulun sınava hazırlamayı ön plana çekmesiyle değişti. Çocuklar hayata değil, sınavlara hazırlanmak için okula gider oldu. Sınavda işine yaramadığını düşündüğü hiçbir şeye değer vermiyor. Buna en çarpıcı örnek olarak sayısal öğrencilerinin Türkçe dersine önem vermemelerini gösterebiliriz ki bu tek başına üzerinde konuşulabilecek bir konu aslında. Bunun yanı sıra öğrenilen her şey, sınav için gerekli, hayatta başka bir işe yaramazmış algısı gelişti ve yerleşti öğrencilerde. Bu değişimi, 1987’den beri gerek devlet gerek özel kurumlarda olsun çalışan bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak çok üzülerek gözlemliyorum.
Tüm bunlardan çıkarmamız gereken sonucu ise şöyle özetleyebilirim. Türkçe bir ders adı değil, sınav sorusu çözme dersi hiç değildir, bir dilin adıdır. Türkçe dersi ise bu dilin imkânlarını, inceliklerini, kullanımını öğrenme dersidir. Bu ise öğrencilerin nitelikli eserler okuyarak dilin tadına varmalarını ve okuduklarının anlamını kavrayacak biçimde ruhlarının eğitilmesiyle mümkündür sadece soru çözdürerek değil. Öğrencinin sınav sorularını çözebilmesi zaten bunun sonunda kendiliğinden gerçekleşecektir.
Paylaş