Paylaş
Örneğin üniversiteye giriş sınavının ilk basamağı olan TYT’de matematik testinde 40 soru sorulmaktadır ve bu soruların son iki yıldaki verilere göre net ortalaması yaklaşık olarak 5,5’tir.
Matematik öğreniminde yaşanan güçlüklerin sebepleri farklı açılardan ele alınabilir. Ben bu yazımda özellikle öğrenci kaynaklı olanlara değineceğim. Aslında bunlara öğrenme engelleri desek daha doğru olur. Bir sorunu çözmek için öncelikle o sorunun ne olduğunu belirlemek gerekir. Dolayısıyla matematik öğrenme engellerinin ne olduğunu belirlemek, bu engellerin nasıl aşabileceği konusunda yardımcı olacaktır.
Öğrenciler neyi yanlış yapar da matematiği öğrenirken zorluk çeker? Bu yanlışları hangi davranışla değiştirirse onlara fayda sağlayacaktır?
İlk sebep olarak ön yargılı olmayı gösterebiliriz. Matematiğin zor bir ders olduğuna inanan öğrenci çok çalışsa dahi matematiği anlamayacağı hissine kapılır. Birkaç küçük denemeden sonra da gerçekten anlamadığına kanaat getirip çalışmayı bırakır. Bunun yerine yapabileceğine güvenerek çalışmaya başlasa ve zorlandığı zaman arkadaşlarından ya da öğretmenlerinden destek alarak ısrarla devam etse bu engeli aşacaktır. Unutmayın, ‘Yapamıyorum, anlamıyorum’ deyip çalışmaktan vazgeçmek çok kolaydır. Fakat hayranlık duyarak isimlerini andığımız birçok sanatçı, bilim insanı, girişimci vs. birkaç başarısız denemeden sonra vazgeçmiş olsalardı, o kişilerin varlığından bile haberimiz olmayacaktı.
Öğrencilerin matematik öğrenirken yaptığı bir diğer yanlış da bir konuyu tam olarak öğrenebilmek için gerekli olan ön bilgilere sahip olmadan o konuyu öğrenmeye çalışmalarıdır. Örneğin, bir öğrencinin trigonometriyi tam anlamıyla öğrenebilmesi için temel işlem, temel geometri bilgisine sahip olması gerekir. Bunları bilmeden geometri öğrenmeye çalışsa da kısa süre sonra tökezleyecektir. Bunun yerine yapması gerekense öncelikle gerekli ön bilgileri edinip sonrasında öğrenmek istediği konuyu çalışmaya başlamasıdır.
Özellikle matematik alt yapısı iyi olmayan öğrencilerle çalıştığımda çok sık yaşadığım bir sorun var. Öğrenci konuyu çok iyi dinliyor, ben örnekleri çözerken çok iyi anladığını söylüyor, konuyla ilgili bilmesi gereken tanımlar ve özellikleri öğreniyor. Fakat eline kalem alıp soru çözmeye başladığında çözümün yarısında kalıyor. Çünkü çözümü tamamlayabilmesi için gereken işlemleri yapamıyor. Ondan sonra da morali bozulup ‘Ben bu konuyu yapamıyorum’ diye kabul edip derse küsüyor. Oysa burada yapamadığı şey konu değil, temel işlemler. Konuyla ilgili özellik ve tanımları öğrense bile işlem becerisi olmadığı için soruların üstesinden gelemiyor. Bu durum aslında üstte bahsettiğim konuyla ilgili ön bilgilere girse de çok sık karşıma çıktığı ve öğrencilerin matematik öğrenebileceklerine olan inançlarını zayıflattığı için üzerinde özellikle durmak istedim.
Sık rastladığım yanlışlardan biri de öğrencilerin arkadaşlarında gördüğü ya da arkadaşının önerdiği kaynak kitapları çözmeye çalışmasıdır. Bir kitap gerçekten alanında sınava en uygun kitaplardan biri olabilir. Fakat önemli olan o kitabın, o an için öğrencinin seviyesine uygun olmasıdır. Öğrenci kendisine çok zor gelen bir kitabı çözerek bir konuyu öğrenmeye başlarsa daha işin başında başarısızlık hissine kapılıp çalışmayı bırakabilir. Hâlbuki o kitabı çözmeden önce daha kendi seviyesine uygun bir kaynak çözüp sonrasında zorluk derecesini arttırırsa daha iyi sonuçlar elde edecektir.
Matematik sorularını çözmek için temel işlem becerileri gerekse de matematik kavramlar arası ilişkiler içerir. Öğrencilerin bu ilişkileri dikkate almadan, her kavramı birbirinden kopuk ayrı birer kavrammış gibi öğrenmeye çalışması da öğrenme engellerinden biridir. Matematiksel kavramları öğrenirken kavramların birbirleriyle olan benzerlik ve farklılıklarını göz önünde bulundurmak, bir soruyu çözerken farklı koşullarda sorunun cevabının nasıl değişeceğini düşünmek daha kalıcı ve anlamlı şekilde öğrenmeye neden olacaktır.
Paylaş