Paylaş
Aşk genellikle acı bir deneyim olarak hatırlanır. Fransızca’da, kişinin farklı durumlara ayak uydurması için zamana ihtiyacı olduğunu anlatan güzel bir üçleme bulunur. Türkçe’de hasta veya aşık olunursa, Fransızca’da hasta düşülür, aşık düşülür ve hamile düşülür. Başka bir deyişle, önce farklı bir duruma düşülür ve sonrasında tekrardan ayağa kalkıp denge sağlanır. Bunların her biri, başta, sarsıcı deneyimlerdir.
Aşkta ne aradığınız önemli. Bazen, hiç farkına varmadan, aşka dair beklentiler değildir aşk ilişkisinde talep edilen. Bir çocuğun ilk aşkları anne ve babasıdır. Büyüdükçe onlardan ayrılıp yeni aşk ilişkileri kurar ve kendi aşk hikayesini yazmaya başlar. Bu süreçte, en büyük zorluk, kimden nasıl bir sevgi beklediğiniz ve elbette bunun karşılığı olarak nasıl bir sevgi sunduğunzdur.
Aşka dair en büyük adım, belki de, kimsenin sizi anne-babanız gibi sevmeyeceğini kabul etmekten geçer. Aşk ilişkilerinin baştaki büyülü döneminden sonra, başka bir deyişle aşka düştükten sonra tekrardan ayağa kalkıldığında, bireylerin birlikte nasıl bir denge bulacaklarına bağlıdır.
Aileden gelen sevgi anlayışı ister uyumlu ister çatışmalı bir aşk hikayesi oluştursun, kişinin sonradan kuracağı ilişkiler için bir temel oluşturur. İki bireyin birlikteliği de bu mirasın yankılarını taşır. Eğer bu iki sevgi birbirlerine uyumlanabilirse, güzel bir birliktelik ortaya çıkar ama, eğer bu iki sevgi birbirlerinden çok farklı ve uzak beklentiler taşırsa ilişki bir süre sonra sönümlenir.
Çoğu zaman hayatta mutlu olmanın sırrının beklentisiz olmaktan geçtiğini duyuyorum. Bunun, mümkün olmayan yanlış bir ütopya olduğunu düşünüyorum. Ancak arzu eden birey hayattan zevk alabilir. Arzu etmenin, hayata tutunmanın birinci koşulu da ilişkide olmaktır. Beklentiyi sıfırlamak mümkün değildir ama, bekletiyi uyumlamak ve dönüştürmek mümkündür.
Eğer sevdiğiniz kişiden sizi anne-babanız gibi sevmesini bekliyorsanız – sonsuz, koşulsuz veya çatışmalı – ilişki içerisinde anne ve babanızla olan paylaşımlarınıza benzer çatışmaları tekrarlama ihtimaliniz olur. Herkes sevmeyi bildiği gibi, öğrendiği gibi, özümsediği gibi sever ve eğer bu sevgi gösterisi sizi mutlu ediyorsa o zaman durmayın siz de sevin ama, eğer siz başka bir sevgi arayışındaysanız ve daha farklı, daha yoğun, daha çılgın olsun diyorsanız, bilin ki, herkes farklı sever ; kimisi sessiz sever, kimisi bağırarak sever, kimisi göstererek, kimisi içinden.
Paylaş