Paylaş
‘Şuna inanmak gerekir ki, dünya üzerinde gördüğünüz herşey kadının eseridir’ Mustafa Kemal Atatürk
Bu hafta kadınla ilgili yazmaya devam etmek istedim, bence ülkemizin en acil konusu kadınlarımız, kadınlarımıza yönelik şiddet, cinayet, cinsel sömürü, istismar, mobing. Konu kadın olunca yazmaya nerden başlayacağımı bilemedim ve Atatürk’ün sözü ilk sözüm olsun istedim. Anlayana çok derin anlamları olan bir söz.
Kadınlarımız; pek çok şaire, ressama, yazara, ilham kaynağı olmuş, yaşama yaşam katmış kadınlarımız, çelik gibi yürekleriyle bu ülkenin kurtuluş ve diriliş mücadelesinde her safhada yer almış kadınlarımız, ülke nüfusu için, gelenek için, anne olmak için, doğumda canlarından olan kadınlarımız…
Kadınlar dünya çapında toplam iş gücü içinde yükün üçte ikisini üstlenirler.
Dünyanın toplam gıdasının yüzde ellisini üretirler.
Ancak dünya gelirinden onda bir oranında pay alıp dünyada ki tüm mal varlığının yalnızca yüzde birine sahip olabilirler.
‘En iyi meslek ev kadınlığıdır öğütleriyle yığınla işi yüklenen kadınların bulaşık, temizlik, ütü, yemek, çamaşır, evi toplamak, çocukları giydirmek, derslerinde yardımcı olmak, gibi bir dizi ev uğraşının sonrasında koşturdukları iş yerlerinde karşı cinsiyete oranla, daha düşük ücret almalarının evrensel bir eşitsizliktir’ Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)1992
Bu nasıl bir haksızlıktır çocukluğumdan beri kafa yoruyorum, "Biz kadınlar hakettiğimiz değeri görmemiz için nelerin değişmesi lazım, düşünce ve bilincimizde neleri farketmeliyiz, kimlerin neler yapması lazım?" diye… Nasıl insan oluruz!
Dünya da ve özellikle bizim ülkemizde kadınlarla ilgili yasalar var ama bu yasalar hükümetler tarafından konmuş ve devletin güvencesinde olan yasalar değil zaten onların pek hükmü de yok, takanda yok, bahsettiğim geleneksel yasalar yani örf, adet, töre...
Geleneksel yasalar (sözlü bildirişim yoluyla kanaatlerin, öğretilerin, uygulamaların, töre ve adetlerin kuşaktan kuşağa geçmesi) yazılmamış bir yasanın yerini tutan çok uzun zamanlardan beri yerleşmiş, alışkanlık ya da ikinci bir doğa haline gelmiş adet veya uygulama demektir. Örf ve adet; toplumsal ilişkileri düzenleyen yasalaşmamış kuralları dile getiriyor.
‘TÖRELER HERŞEYİ DOĞRU VE HAKLI KILAR’ Acaba! Başka doğrular var mıdır ? İnsana yakışan hangisidir?
Sözcüğün kökeninde teslim olmak, hukuktan vazgeçmek, kendini bırakmak, kuşaktan kuşağa aktarmak, birinin kendini bir şeye adaması gibi anlam yükleri vardır.
Kanun yapanlarda, uygulayanlarda, yaşayanda, tanık olanda, bu törede yetişince işler biraz karışıyor ve can sıkıyor kanımca…
Akıl diyor ki insana yakışmayan çok şey var burada. Bunun bir çıkısı olsa gerek… Birde geleneksel olmayan olsa gerek; geleneksel olmayan; önyargıları aydınlatıp onlardan kurtulmayı, sorgulayıp yeniden değerlendirmeyi, bağımlılıktan bağımsızlığa; edilgenlikten etkinliğe; boyun eğmişlikten özgürlüğe; teslim olmuş bir kimliksizlikten bağımsız kişiliğe ve özgür bireylere geçişi simgeler. İşte bu benim tanımımdaki insana yakın bir tanım, yol belli aslında, yaşadığımız olaylarda hep sormalıyız; bu davranışlar insana yakıştı mı? İçinde gerçek sevgi var mı? Barışçıl mı? Ben olmama izin veriyor mu? Kapsayıcı mı? Herkesin hayrına mı? Yani sorular sormalıyız, kendi özümüze ya da dışarıya sorular sormak, sorular. Sorulmuş bir sorunun cevabı mutlaka gelir ve yine sorular sormak, ben kimim, neleri hakkediyorum, neden bana böyle davranıyorlar, herşeyin bir çözümü varsa mutlaka bununda vardır peki o çözümü görmek için neler yapmalıyım, kendimi nasıl tanırım, sevgi nedir, sevgi döver mi, sevgi neler yapar?
Ve en önemli olan nedir biliyor musunuz? Biz kadınlar önce kendi değerimizin farkına varmalıyız, kendimizi sevmeli, önemsemeliyiz, bu ülke için dünya için ne kadar vazgeçilmez olduğumuzu ve değerli olduğumuzu farketmeliyiz. Çünkü öyleyiz!
‘Şuna inanmak gerekir ki, dünya üzerinde gördüğünüz herşey kadının eseridir.’ Mustafa Kemal Atatürk
İlk sözümde son sözüm de, hepimize…
Paylaş