Paylaş
Bu hafta sizlerle Dr.Sheree Conrad ve Dr. Michael Milburn’un yazdığı “Cinsel Zeka” kitabından çarpıcı bölümleri paylaşmaya başlayacağım ve sonraki haftalarda da bu konuya devam edeceğim. Malum konu uzun…
"Zekanın cinseli olur mu?" demeyin! Olur hem de nasıl olur!
Cinsel yaşamda yaşanan pek çok sorunun kaynağı cinsel zeka ile ilgili aslında!
Cinsel zeka’nın ne olduğu kitapta şöyle tanımlanıyor:
“Cinsel zekaya sahip olmak, sadece cinsel davranışlarımızı etkileyen bütün biyolojik faktörleri, beyni ateşleyen sinirleri ya da kanımızda dolaşan hormonları bilmek anlamına gelmiyor. Cinsel zekanın anahtarı; kendimizi tanımaktır. Partnerimizle gerçek kimliklerimizi paylaşmak ve mutlu bir cinsel yaşama sahip olma şansımızı arttırmak için, cinselliğimizi çarpıtan ve zarar veren kültürel hurafelerin ötesine geçmek, özgün cinsel arzularımızı ortaya çıkarmak, ihtiyacımız olan duygusal ve sosyal yetenekleri geliştirmek demektir.”
Aslında yukarıdaki tanımda çok şey saklı. Örneğin, insanlar çoğunlukla cinselliği keşfederken geçmiş de yaşanan olumsuz deneyimlerinin üstünü kapatıyorlar ya da korkuları ve kaygılarıyla yüzleşmiyorlar yani kendilerini keşfetmek ve çözümlemek yerine kaçmayı tercih ediyorlar.
Başkalarının ne düşündüğü, ne istediği, neye ihtiyacı olduğu kendi ihtiyaçlarının önüne geçiyor. Ya da utangaçlığımız, kendimizi eşimize ifade edemememiz, cinsellikle ilgili bildiğimiz tonlarca yanlış bilgi, inanç, mit, cinsel yaşamda hayal kırıklıkları ve üzüntülere neden olabiliyor.
Tüm bu sorunlar dönüştükçe cinsel zekamız da gelişiyor diyebiliriz.
Cinsel zeka, kişinin kendi gizli duygu ve kimliklerine karşı dürüst olması onların farkında ve barışık olması ve buna göre davranması demek aslında…
[fotogaleri=6]
Cinsel zeka kavramından bahseden bu iki bilim insanı bu çalışmalara başlamadan önce durum tespiti yapmak için bir araştırma yapmışlar.
Bulunan sonuçlar tüm dünyada cinsellikle ilgili hemen hemen aynı sorunların yaşandığını gösteriyor, bu nedenle sonuçların bir kısmını paylaşmak istiyorum;
1. Katılımcıların % 75'i seksin onlar için çok önemli olduğunu söyledi ama % 25'ten azı son derece doyurucu bir seks yaşamına sahip olduğunu iddia etti. Konuştuğumuz insanların hemen hemen yarısı bazı cinsel davranışlardan ya da arzularından utandığını söyledi.
2. Şaşırtıcı derecede yüksek bir sayıda katılımcı, bir cinsel ilişkiye girmelerine bile engel olabilecek cinsel fonksiyon bozukluklarından yakındı.
• Katılımcıların % 42'si, cinsel isteksizlik deneyimlediğini bildirdi
• Yaklaşık üçte biri, seksi keyifli bulmadığı zamanlar olduğunu söyledi.
• % 57'si orgazm olamadığını bildirdi.
• 19-29 yaş arasındaki genç kadınların yarısı cinsel ilişkinin fiziksel acıya neden olduğunu söyledi.
• 18-29 yaş arasındaki erkelerin% 33'ü ereksiyon olma ya da ereksiyon halini devam ettirme problemi yaşadığını, % 53'ü de erken boşaldığını bildirdi.
Örneklemlerin yaklaşık yarısı seks hayatlarının doyurucu olmadığından yakınmış, çoğu hayatlarında yaşadıkları cinsel deneyimleri, olumsuzluklarını ve izlerini anlatmış, çekingenliklerini, cinsel arzularından dolayı duydukları utanma duygusunu paylaşmış…Ve biriyle paylaşmanın onları ne kadar rahatlattığını fark etmişler. Çalışmalarda buna ne kadar ihtiyaçları olduğunu idrak etmişler.
Belki size tanıdık gelecektir. Çalışmaya katılanlar yaşadıkları cinsel sorunu çok az insanın yaşadığını ve insanların çoğunun cinsel hayatlarının çok iyi olduğunu zannediyorlar!
Aslına bakarsanız değişmeyen tek gerçek şu ki; hangi ülkeye gidersek gidelim cinsel yaşamla ilgili insana ait sorunlar aşağı yukarı hep aynı!
Belki ülkelere göre artan ve azalan sorunlar var ama sorunlar hep var!
Çözüm için geldiğimiz nokta ise yine aynı; kişinin kendini tanıması, kendisiyle barışık olması...
Basite indirmek gerekirse pek çok sorunun çözümüyle cinsel sorunların çözümü aynı aslında…
Kendini tanı, kendini olduğun gibi kabul et, kendini sev...
Hadi hepimize kolay gelsin o zaman…
Haftaya devam etmek üzere
Sevgiyle…
Paylaş